İtfaiye araçlarını düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen şeylerden biri, onların belirgin kırmızı rengi olur. Yangınla mücadele gibi hayati bir görevi olan bu araçların rengi rastgele seçilmedi. Gerek geçmişten gelen alışkanlıklar, gerekse dikkat çekme amacıyla yapılan tercihler, bu ikonik rengin ortaya çıkmasında etkili oldu. Konuya dair yapılan araştırmalar, kırmızı rengin arkasında ilginç bir hikâye olduğunu gösteriyor.
Tarihte ilk organize itfaiye teşkilatlarından biri olan 19. yüzyıl İngiltere’sindeki gönüllü ekipler, itfaiye araçlarını diğer taşıtlardan ayırmak için parlak kırmızıya boyuyordu. O dönemde kırmızı boya, en pahalı renklerden biriydi. Bu nedenle kırmızıya boyanmış bir araç, hem statü göstergesi hem de fark edilme aracıydı.

Amerika’da da benzer bir durum yaşandı. İlk itfaiye araçlarının çoğu, İngiliz geleneklerini takip ederek kırmızıya boyandı. Zamanla bu renk, itfaiyenin simgesi haline geldi. Bunun yanında kırmızı, psikolojik olarak da yüksek uyarıcılığa sahip bir renk. İnsan gözü, kırmızıya karşı doğal olarak daha duyarlıdır. Bu da trafikte diğer araçlara göre daha kolay fark edilmesini sağlar.
Yapılan bazı modern araştırmalarda ise sarı-yeşil gibi daha görünür renklerin gece sürüşlerinde daha avantajlı olduğu ortaya konulmuş olsa da, kırmızının sembolik gücü ve geleneksel etkisi tercih sebebi olmaya devam ediyor. Türkiye’de de itfaiye araçları, bu geleneksel çizgiyle uyumlu şekilde kırmızı renkte kullanılıyor.
Günümüzde teknolojinin ve güvenlik önlemlerinin gelişmesiyle birlikte farklı renklerde itfaiye araçları da görülmeye başlansa da, kırmızı hâlâ bu mesleğin alametifarikası olmaya devam ediyor. Hem tarihsel bir simge, hem de dikkat çekici bir uyarı aracı olarak kullanılan kırmızı, itfaiye araçlarının kimliğinin önemli bir parçası olmayı sürdürüyor.