Katolik Kilisesi'nin 2013'ten vefatına dek liderliğini yürüten Papa Francis, yaşamı boyunca organ bağışını hem etik hem de insani bir sorumluluk olarak tanımladı. Özellikle 2019 yılında yaptığı bir konuşmada organ bağışını "kendisinin ötesinde düşünme yetisi" ve "evrensel kardeşliğin bir ifadesi" olarak nitelemişti.
Ancak ölümünden sonra kendisinin organlarını bağışlaması mümkün olmayacak. Bunun arkasındaki gerekçe ise Vatikan'ın papalara yönelik uzun süredir süregelen özel uygulamalarıyla ilgili...
"PAPA'LARIN BEDENLERİ KENDİLERİNE AİT DEĞİL"
Bu konu aslında ilk kez 2011 yılında o dönem görevde olan Papa 16. Benedict'in organ bağışı gönüllüsü olduğunun açıklanmasıyla gündeme gelmişti. Almanya merkezli bir doktor, Benedict'in organ bağışına hazır olduğunu belirterek bir kampanya başlatmış, bu da Vatikan'da ciddi tartışmalara yol açmıştı.
Vatikan yetkilileri hızla bu girişime karşı çıkarak papaların organ bağışında bulunamayacağını duyurdu. Gerekçe olarak da ruhani liderin bedensel bütünlüğünün, ölümünden sonra da kutsal ritüellerin bir parçası olacağı ve Papa'nın bedeninin "Kilise'nin mülkü" olarak değerlendirildiği belirtildi.
KLASİK MUMYALAMADAN FARKLI İŞLEM UYGULANDI
İngiliz gazetesi The Guardian'a konuşan bazı Vatikan kaynakları, bir papanın organlarının başka bedenlerde yaşamaya devam etmesinin, onun ölümünden sonra gerçekleştirilecek anmalarda sembolik ve ritüel açıdan zorluk çıkaracağını ifade etti.
Geçen günlerde hayatını kaybeden Papa Francis'in bedeni, klasik mumyalamadan farklı olarak tanatopraksi yöntemiyle muhafaza edildi. Bu yöntem, daha az müdahaleyle vücudu koruma altına alıyor. Vasiyeti doğrultusunda Francis'in cenazesi Roma'daki Santa Maria Maggiore Bazilikası'na defnedilecek. Organlarının bağışlanması ise sembolik aidiyet nedeniyle gerçekleşmeyecek…
