Karın Zarı Kanseri (Periton Kanseri) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Karın zarı kanseri veya tıbbi isimlendirmesiyle periton kanseri, karın boşluğunu saran ince zar tabakası olan peritonda gelişen nadir ancak agresif bir kanser türüdür. Genellikle yumurtalık, mide, kolon veya pankreas kanseri gibi diğer kanser türlerinin karın zarına yayılmasıyla ortaya çıkar. Hastalık, erken evrelerde belirti vermeyebilir, ancak ilerleyen aşamalarda karın şişliği, iştahsızlık, kilo kaybı, karın ağrısı ve sindirim sorunları gibi semptomlara yol açabilir. Tanı koymak için görüntüleme yöntemleri, biyopsi ve kan testleri kullanılır. Tedavi seçenekleri arasında cerrahi, kemoterapi ve hedefe yönelik tedaviler yer alır. Erken teşhis, tedavi başarısını artırabilir.

Karın Zarı Kanseri (Periton Kanseri) Nedir?

Karın zarı kanseri (periton kanseri) , karın boşluğunu saran ince zar olan peritondan kaynaklanan nadir bir malignitedir ve genellikle over kanserine benzer şekilde ilerler. Erken evrelerde belirti vermemesi veya belirtilerin anlaşılır olmaması nedeniyle tanısı güçtür. Hastalık ilerledikçe karında sıvı birikimi (asit), nefes darlığı, mide bulantısı ve bağırsak tıkanıklığı gibi sorunlar gelişebilir. Tedavisi, tümörün mümkün olduğunca çıkarıldığı cerrahi müdahale (sitoredüktif cerrahi) ve ardından sistemik veya ısıtılmış intraperitoneal kemoterapi (HIPEC) uygulamalarıyla mümkündür.

Karın Zarı Kanseri Neden Olur?

Karın zarı kanseri (periton kanseri), peritondaki hücrelerin malign dönüşüm geçirmesiyle ortaya çıkar, ancak kesin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonları, ailede over veya periton kanseri öyküsü, hormon replasman tedavisi (HRT) kullanımı ve çocuk sahibi olmama gibi faktörler riski artırabilir. İleri yaş, obezite, uzun boy ve endometriozis gibi tıbbi durumlar da hastalığın gelişiminde rol oynayabilir. Bu risk faktörleri hastalığa yakalanma olasılığını artırsa da, kesin bir belirleyici değildir ve bazı bireyler hiçbir risk faktörü taşımadan da periton kanseri geliştirebilir.

Karın Zarı Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Karın zarı kanseri (periton kanseri) erken evrelerde belirgin semptomlar göstermese de, ilerledikçe karın bölgesinde şişkinlik, ağrı, basınç hissi, hazımsızlık, iştahsızlık, erken doyma, mide bulantısı, kabızlık veya ishal gibi sindirim sistemi değişiklikleri ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra, sık idrara çıkma, açıklanamayan kilo kaybı veya alımı ve halsizlik de yaygın belirtiler arasındadır. Hastalık ilerledikçe karın boşluğunda sıvı birikimi (asit), nefes darlığı, kusma ve bağırsak tıkanıklığı gibi ciddi sorunlar gelişebilir. Bu belirtiler uzun süre devam ederse, erken teşhis ve uygun tedavi için bir sağlık uzmanına danışmak hayati önem taşır.

Karın zarı kanserinin yaygın belirtileri şunlardır:

Karın bölgesinde şişkinlik ve dolgunluk hissi.
Karın ağrısı veya basınç hissi.
İştahsızlık ve erken doyma.
Mide bulantısı ve kusma.
Kabızlık veya ishal gibi sindirim sistemi değişiklikleri.
Açıklanamayan kilo kaybı veya kilo alımı.
Halsizlik ve genel yorgunluk.
Sık idrara çıkma.
Karın boşluğunda sıvı birikimi (asit) nedeniyle karında belirgin şişlik.
Nefes darlığı (özellikle karında sıvı birikimi varsa).
Bağırsak tıkanıklığı belirtileri (şiddetli karın ağrısı, gaz veya dışkı çıkaramama).
Karın Zarı Kanseri Tanısı ve Uygulanan Testler
Karın zarı kanseri (periton kanseri) tanısı, hastanın şikayetleri ve fizik muayene bulgularına dayanarak çeşitli görüntüleme ve laboratuvar testleri ile konur. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi görüntüleme yöntemleri, tümör varlığını ve yayılımını değerlendirmek için kullanılır.

Kan testleri, özellikle CA-125 gibi tümör belirteçlerinin seviyesini ölçerek tanıya yardımcı olabilir. Kesin tanı için genellikle biyopsi yapılarak şüpheli doku örnekleri alınır ve patolojik incelemeye gönderilir. Ayrıca, karın boşluğunda sıvı birikimi (asit) olan hastalarda, bu sıvının analizi de tanıya katkı sağlayabilir. Erken teşhis için bu testlerin zamanında uygulanması önemlidir.

Karın zarı kanseri tanısında kullanılan yöntemler şunlardır:

Fizik muayene.
Kan testleri (CA-125 gibi tümör belirteçleri).
Ultrasonografi.
Bilgisayarlı tomografi (BT) taraması.
Manyetik rezonans görüntüleme (MRG).
Pozitron emisyon tomografisi (PET) taraması.
Paracentez (karın sıvısı analizi).
Laparoskopi.
Biyopsi.

Fiziksel Muayene ve Hasta Öyküsü

Tanı sürecinde ilk adım, hastanın detaylı tıbbi öyküsünün alınması ve fiziksel muayenesinin yapılmasıdır. Doktor, hastanın yaşadığı belirtileri değerlendirerek ağrı, şişlik, kitle varlığı veya anormal fiziksel bulgular açısından inceleme yapar. Ailede kanser öyküsü, önceki hastalıklar, yaşam tarzı faktörleri ve mevcut semptomların süresi gibi bilgiler, tanıya yönelik önemli ipuçları sağlayabilir. Fiziksel muayene, hastalığın ilk belirtilerini belirlemeye yardımcı olur ve daha ileri testlerin gerekliliğini ortaya koyar.

Görüntüleme Yöntemleri

Kanser ve diğer hastalıkların teşhisinde kullanılan görüntüleme yöntemleri, tümörün varlığını, yerini ve yayılımını değerlendirmek için kritik rol oynar. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR), Bilgisayarlı Tomografi (BT), Ultrasonografi (USG) ve Pozitron Emisyon Tomografisi (PET-CT) gibi teknikler, detaylı iç organ görüntüleri sağlayarak hastalığın evresini belirlemeye yardımcı olur. Bu yöntemler sayesinde tümörlerin büyüklüğü, yayılım derecesi ve çevre dokularla ilişkisi tespit edilerek uygun tedavi planı oluşturulabilir.

Biyopsi ve Laboratuvar Testleri

Kesin tanı koyabilmek için genellikle biyopsi yapılır ve şüpheli dokudan örnek alınarak patolojik incelemeye gönderilir. Biyopsi türleri arasında iğne biyopsisi, endoskopik biyopsi ve cerrahi biyopsi bulunur. Bunun yanı sıra, kan testleri kanser belirteçlerinin (örneğin CA-125, CEA) seviyesini ölçerek tanıya yardımcı olabilir. Genetik testler ve moleküler analizler, kanserin türü ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi sağlayarak en uygun tedavi yönteminin seçilmesine katkıda bulunur.

Karın Zarı Kanseri Tedavisi ve Uygulanan Yöntemler

Karın zarı kanseri (periton kanseri) tedavisi, hastalığın evresi, tümörün yayılımı ve hastanın genel sağlık durumuna göre belirlenir. Tedavi genellikle, tümörün mümkün olduğunca çıkarıldığı sitoredüktif cerrahi ile başlar ve gerekirse etkilenen organlar veya dokular da alınabilir.

Cerrahinin ardından, kalan kanser hücrelerini yok etmek amacıyla sistemik kemoterapi veya ameliyat sırasında doğrudan karın boşluğuna ısıtılmış kemoterapi ilaçlarının verilmesiyle uygulanan HIPEC (Hipertermik İntraperitoneal Kemoterapi) yöntemi kullanılabilir. HIPEC, kemoterapi ilaçlarının etkinliğini artırarak kanser hücrelerinin yok edilmesine yardımcı olur. İleri evre vakalarda, hedefe yönelik tedaviler ve palyatif bakım hastanın yaşam kalitesini artırmak için uygulanabilir.

Cerrahi Müdahale

Cerrahi müdahale, kanserli dokuların mümkün olduğunca çıkarılmasını amaçlayan temel tedavi yöntemlerinden biridir. Özellikle erken evre kanserlerde, tümörün tamamen alınması hastalığın kontrol altına alınmasını sağlayabilir. Sitoredüktif cerrahi, yayılmış tümörlerin büyük kısmının temizlenmesini hedefler ve bazı durumlarda etkilenen organlar da operasyonla alınabilir. Cerrahi müdahale sonrasında iyileşme sürecinin hızlandırılması ve ortaya çıkabilecek başka sorunların önlenmesi için hastanın beslenme düzeni, fiziksel aktivitesi ve genel sağlık durumu yakından takip edilmelidir.

Kemoterapi

Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek veya büyümelerini durdurmak için kullanılan ilaç tedavisidir. Sistemik kemoterapi, ilaçların kan dolaşımı yoluyla tüm vücuda yayılmasını sağlayarak metastaz yapmış kanser hücrelerine de ulaşabilir. HIPEC (Hipertermik İntraperitoneal Kemoterapi) gibi bölgesel kemoterapi yöntemleri ise doğrudan karın boşluğuna uygulanarak etkinliği artırır.

Kemoterapi, genellikle cerrahi sonrası kalan kanser hücrelerini yok etmek veya ameliyat öncesi tümörü küçültmek için uygulanır. Yan etkiler arasında mide bulantısı, saç dökülmesi, yorgunluk ve bağışıklık sisteminin zayıflaması yer alabilir, ancak destekleyici tedavilerle bu etkiler kontrol altına alınabilir.

Hedefe Yönelik Tedaviler

Hedefe yönelik tedaviler, kanser hücrelerinin büyüme ve çoğalmasını sağlayan spesifik mekanizmaları hedef alan yenilikçi bir tedavi yöntemidir. Bu tedaviler, monoklonal antikorlar ve tirozin kinaz inhibitörleri gibi biyoteknolojik ilaçlarla kanserli hücrelere doğrudan saldırarak sağlıklı hücrelere zarar verme riskini en aza indirir.

Genetik ve biyomarker testleri sayesinde, hastaya en uygun hedefe yönelik tedavi belirlenebilir. Bu yöntem, özellikle ileri evre veya cerrahi müdahale şansı düşük hastalarda etkili olabilir ve genellikle kemoterapi ile birlikte kullanılır.

Radyoterapi Kullanımı

Radyoterapi, yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerini öldüren veya büyümelerini durduran bir tedavi yöntemidir. Genellikle tümörü küçültmek, cerrahi öncesi veya sonrası ek tedavi sağlamak ve ağrıyı hafifletmek amacıyla uygulanır.

Yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) ve stereotaktik radyoterapi (SBRT) gibi gelişmiş teknikler, sağlıklı dokulara zarar vermeden kanserli bölgeye daha hassas ışınlar yönlendirilmesini sağlar. Radyoterapinin en yaygın yan etkileri arasında cilt tahrişi, yorgunluk ve tedavi bölgesine bağlı organ fonksiyon bozuklukları bulunabilir.

Destekleyici ve Alternatif Tedaviler

Destekleyici tedaviler, kanser tedavisinin yan etkilerini hafifletmek ve hastanın yaşam kalitesini artırmak amacıyla uygulanan yöntemleri içerir. Beslenme desteği, fiziksel aktivite, psikolojik destek ve ağrı yönetimi, hastaların genel sağlık durumunu korumasına yardımcı olabilir. Alternatif tedaviler ise akupunktur, meditasyon, yoga ve bitkisel destekler gibi geleneksel tıp dışında kalan yöntemleri kapsar. Bu tedaviler, kanıtlanmış tıbbi tedavilerin yerine geçmemeli, ancak doktor kontrolünde tamamlayıcı bir yaklaşım olarak uygulanmalıdır.

Karın Zarı Kanseri ile Yaşam ve Beslenme Önerileri

Karın zarı kanseri teşhisi alan bireyler için sağlıklı bir yaşam tarzı ve dengeli beslenme, tedavi sürecini destekleyerek genel iyilik halini artırabilir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek ve tedaviye daha iyi yanıt verebilmek için protein, sağlıklı yağlar, lif ve vitamin açısından zengin bir beslenme programı uygulanmalıdır. Sebze, meyve, tam tahıllar, omega-3 kaynakları (balık, ceviz, keten tohumu) ve probiyotik içeren gıdalar sindirim sistemini desteklerken, kemoterapi veya cerrahi sonrası mide bulantısını azaltmak için küçük ve sık öğünler tercih edilmelidir.

Yeterli sıvı tüketimi sağlanmalı, işlenmiş gıdalardan, aşırı şeker ve yağ içeren besinlerden kaçınılmalı ve alkol ile sigara kullanımından uzak durulmalıdır. Ayrıca, hafif egzersizler ve stres yönetimi teknikleri (meditasyon, yoga) yaşam kalitesini artırabilir. Beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri için mutlaka doktor veya diyetisyenle danışarak kişiye özel bir plan oluşturulması önerilir.

İLGİLİ HABERLER