Savunma ekonomisinde belki de en popüler konu askeri harcamaların ekonomik büyüme üzerindeki etkisidir. Askeri Keynesçilik olarak bilinen teori temel olarak ekonominin durgunluk dönemlerinde askeri harcamaların artırılarak toplam talebin canlandırılmasını ifade eder. Artan toplam talep ekonomiyi canlandıracak ve büyümeye yol açacaktır. Oysa, bu konudaki yüzlerce ampirik çalışmanın bulguları bize bu mekanizmanın bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Özellikle son zamanlarda yapılan ve daha modern ekonometrik yöntemler kullanan çalışmalar askeri harcamaların uzun dönemde büyüme üzerinde pozitif değil negatif etkisi olduğunu gösteriyor. Yani Askeri Keynesçilik ampirik çalışmaların tam olarak doğrulamadığı bir teoridir.
Büyümeyi ele alan yüzlerce çalışma bulunmasına rağmen askeri harcamaların gelir eşitsizliği, istihdam, kâr hadleri ve yatırım gibi diğer makroekonomik değişkenleri nasıl etkilediğini inceleyen çok daha az sayıda çalışma bulunmaktadır. Peki acaba askeri harcamalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de etkiliyor mu? Hiçbir iktisat politikası toplumsal cinsiyetten bağımsız olarak incelenemez. İster maliye ister para politikası olsun, her temel iktisadi karar kadınların ve erkeklerin refahını farklı etkiler. Dolayısıyla, askeri harcamaların da farklı etkiler yaratacağını tahmin pek güç değil.
Feminist uluslararası ilişkiler ve feminist güvenlik çalışmaları araştırmacılarına göre militarizm toplumsal cinsiyet eşitsizliğini hem savaş dönemlerinde hem normal zamanlarda etkiler. Elbette savaş dönemleri derken salt savaşın devam ettiği zaman dilimini değil, öncesini ve sonrasını da dikkate almak gerek. Ne yazık ki, özellikle kadınlar ve kız çocukları savaşlarda cinsel şiddetin hedefi olmaktadır. Savaşlarda ön cephede erkekler yer alsa da, cephenin gerisinde asıl yükü kadınlar ve kız çocukları taşır. Üstelik, bu etkiler kısa vadeli değildir; savaş sonrası dönemde de kadınlar ağır bedeller ödemeye devam eder. Keza, kadınların ve kız çocuklarının yaşam beklentilerinin savaş sonrası dönemde düştüğü görülmektedir. Bunun nedeni, savaşın şehirleri yıkıp altyapıyı tahrip etmesiyle bir yandan kadınların yakıt, su, hijyen ve yiyecek gibi temel ihtiyaçlara ulaşmasını daha da zorlaştırması, diğer yandan ise bu kaynaklardan kadınlar ve kız çocuklarının daha az pay almasına neden olmasıdır. Zira, savaş dönemleri doğası gereği erkekleri ve erkek çocuklarını daha da önceler. Dolayısıyla, kadınlar ve kız çocukları uzun dönemde öncelikle gıda eksikliğinden kaynaklanan birçok rahatsızlığa yakalanır. Savaş öncesi ve savaş sonrasında da hane içinde kadına yönelik şiddet artar.
Her ne kadar ABD başta olmak üzere birçok ülkede 2. Dünya Savaşı kadınların işgücüne katılımını artırıp toplumsal cinsiyet ilişkilerinde kadınlar lehine bir değişime neden olsa da Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde görüldüğü üzere silahlı çatışmalar sona erdiğinde erkekler kadınların istihdam edildiği işlerine geri dönmektedirler. Yani kadınların işgücünde katılımında kalıcı bir iyileşme görülmemektedir.
Peki normal zamanlarda askerileşme toplumsal cinsiyet eşitsizliğini nasıl etkiler? Bu etki hem kamusal hem özel alanda gerçekleşir. Kamusal alanda askeri harcamaların sağlık ve eğitim gibi sosyal harcamaları dışlaması ile bu tür harcamalara görece daha çok ihtiyaç duyan kadınların (ve çocukların) refahında bir azalma gerçekleşir (Elveren 2025). En temel anlamda, askeri harcamalara daha çok kaynak ayıran hükümetlerin bu kaynakları eğitim ve sağlık bütçesinden kısarak yarattığını söyleyebiliriz. Bu mekanizmanın geçersiz olduğu yani askeri harcamalar ve sivil harcamaların birlikte arttığı durumda da askeri harcamaların artması kadınları olumsuz etkiler. Yukarıda sözü edilen askeri sivil harcamalar arasında ödünleşmenin (trade off) olmaması askeri harcamaların fırsat maliyetinin (opportunity cost) de olmadığı anlamına gelmez. Ne yazık ki, bazen iktisatçılar bile bu kavramları yanlış kullanmaktadır. Fırsat maliyeti kavramının bu tartışmada özellikle kritik bir öneme sahip olduğunu not etmek gerekir. Zira, feminist post-Keynesyen bir ekonomik modelde gösterildiği üzere sivil sektör yerine askeri sektörde harcanan 1 lira toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artıracağı için büyüme üzerinde negatif etki yaratacaktır. Askeri sektörde kadın istihdamının payı yok denecek kadar azdır ve mikroekonomik çalışmalarda gösterildiği üzere kadınlar gelirlerinin daha büyük bir oranını aile ve çocuklar için harcamaktadır (Antonopoulos vd. 2011). Dolayısıyla, aslında kadınlara ayrılan kaynaklar uzun vadede beşerî sermayeyi artırarak üretkenlik kapasitesini artırmaktadır.
Son olarak, askeri harcamaların yüksek olduğu yani militarizm düzeyinin yüksek olduğu ülkelerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin gündemde olmadığını, hatta politika yapıcıların ajandalarında bile yer almadığını söyleyebiliriz. Aksine, militarizm ve ataerki birbirini besleyen iki olgudur. Militarizm güç, şiddet ve tahakküm üzerine kurulur; bu bağlamda, militarizm tüm toplumsal yapıyı, düşünce sistemini de etkileyerek, şiddetin yüceltildiği bir yapıyı besler. Bu yapıda, kahraman (erkek) ve onun korumasına muhtaç olanlar (kadınlar) vardır. Doğal olarak, şiddete dayalı bu hiyerarşik yapı itaatkâr olmayı dayatır. Dolayısıyla, bu toplumsal yapıda kadınlar, tahakkümün hedefidir ve militarizm, kadınların toplumdaki ikincil konumlarını sürdürerek cinsiyet eşitsizliğini derinleştirir.
Yazıyı bitirmeden şu soruyu sormak da yerinde olacaktır: Peki, veriler de bu ilişkiyi doğruluyor mu? Bir diğer ifadeyle, askeri harcamalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gerçekten artırıyor mu? Bu soru oldukça önemli; keza bu sorunun cevabını Birleşmiş Milletler (BM) de merak ettiği için bir grup araştırmacıya yakın bir zamanda raporlar hazırlatmıştı. 130’u aşkın ülke ve 1990-2019 dönemini kapsayan bir veri setine dayanan ekonometrik bir incelemenin yer aldığı o raporlardan biri askeri harcamaların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artıran en temel faktörlerden biri olduğunu göstermektedir.
Özetle, hiçbir iktisadi politika toplumsal cinsiyetten bağımsız olarak değerlendirilemez. Özellikle de askeri harcamaların artırılması basit anlamda bir maliye politikası olarak düşünülemez. Bizim burada amacımız askeri harcamalar-büyüme bağıntısının ötesine geçerek askeri harcamaların başka yıkıcı etkilerini el almaktı. Bu bağlamda belki de diğer yazılarda askeri harcamaların kâr hadleri, gelir eşitsizliği ve sürdürülebilir kalkınma gibi diğer önemli konulardaki sonuçlarına da bakmak faydalı olacaktır.
Kaynakça
Antonopoulos, Rania, Kijong Kim, Tom Masterson, ve Ajit Zacharias. (2011). “Investing in Care: A Strategy for Effective and Equitable Job Creation,” içinde Rania Antonopoulos (Der.), Gender Perspectives and Gender Impacts of the Global Economic Crisis, s. 47–72. London and New York: Routledge.
Elveren, Adem Yavuz. (2025). Heterodox Economics of Military Spending. London and New York: Routledge.
Author, Heterodox Economics of Military Spending
Author, Brain Drain and Gender Inequality in Turkey
Co-editor, Gender and Society in Turkey