Deneyi yöneten Northwestern Üniversitesi’nden bilgisayar mühendisi Prem Kumar, “Bu inanılmaz derecede heyecan verici çünkü kimse bunun mümkün olduğunu düşünmüyordu. Çalışmamız, kuantum ve klasik ağların birleşik bir fiber optik altyapı üzerinde paylaşılabilmesi için bir yol gösteriyor. Temelde bu, kuantum iletişimlerini bir sonraki seviyeye taşımanın kapısını aralıyor.” dedi.
Star Trek’teki anlık taşıma sistemlerine benzetilen bu süreç, aslında bir nesnenin kuantum durumunun başka bir nesneye aktarılmasıyla gerçekleşiyor. Fakat bu aktarım, kuantum durumunun dikkatlice yok edilmesi ve aynı olasılık dengesinin farklı bir noktadaki başka bir nesneye zorla yüklenmesiyle sağlanıyor.
Ancak, kuantum durumlarının bu şekilde aktarılabilmesi için aradaki bağlantının hâlâ bir bilgi dalgası aracılığıyla sağlanması gerekiyor. Bu süreçte, kuantum durumlarının korunması büyük bir zorluk oluşturuyor. Çünkü elektromanyetik dalgalar veya hareket eden parçacıkların ısısal etkisi, kuantum durumlarının hızla dağılmasına ve “dekoherans” denilen duruma yol açabiliyor.

Araştırmacılar, internet trafiği esnasında 400 gigabit/saniyelik veri akışı içinde tek bir fotonun kuantum durumunu korumayı başardı. Bunu başarmak için çeşitli teknikler uygulayan ekip, fotonun kanalını sınırlandırarak, karışma ve dağılma olasılığını en aza indirdi.
Prem Kumar, “Işığın nasıl dağıldığını dikkatle inceledik ve fotonlarımızı bu dağılım mekanizmasının en az olduğu noktaya yerleştirdik. Böylece klasik kanalların aynı anda mevcut olduğu durumlarda bile kuantum iletişimini müdahale olmadan gerçekleştirebildik.” açıklamasında bulundu.
Bu başarı, kuantum iletişimlerinin mevcut internet altyapısında klasik veri akışı ile birlikte kullanılabileceğini gösteren ilk somut kanıt olarak kabul ediliyor. Kumar, “Uzun süredir kimse, ışık parçacıklarını iletmek için özel bir altyapı inşa etmeyeceğimizi varsayıyordu. Eğer dalga boylarını doğru seçersek, yeni bir altyapı inşa etmemiz gerekmeyecek. Klasik iletişimler ve kuantum iletişimler bir arada var olabilir.” dedi.