Migren ağrıları genellikle birkaç saat ila birkaç gün sürebilen dönemler (ataklar) halinde gelir. Ataklar dışında kişi genellikle kendini normal hisseder. Migren mekanizması tam olarak aydınlatılamamış olsa da, beynin elektriksel ve damarsal aktivitesindeki geçici değişimlerin trigeminal sinir sistemi üzerinde etkili olarak ağrıyı tetiklediği düşünülmektedir. Kısaca, beyindeki sinir sinyallerinin anormal bir şekilde çalışması ve kan damarlarının genişleyip daralması migren ağrısının ortaya çıkmasına yol açar. Migrene yatkınlık genetik olarak aileden geçebilir ve çeşitli çevresel faktörler bu yatkınlığı tetikleyerek atakları başlatabilir.
Bu makalede, migrenin tanımı ve mekanizması, migrenin belirtileri ve süresi, olası nedenleri ve tetikleyicileri, migren tedavi yöntemleri (ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri ve alternatif yaklaşımlar) detaylı biçimde ele alınacaktır. Ayrıca migren türlerini diğer baş ağrısı türleri ile karşılaştıracak ve migren ile beyin tümörü farkına değineceğiz. Yazının sonunda migrenle ilgili sıkça sorulan soruların cevaplarını bulabilirsiniz.
Migren Nedir?
Migren, tekrarlayan baş ağrısı ataklarıyla seyreden bir baş ağrısı bozukluğudur. Genellikle ağrı başın tek tarafında lokalizedir, ancak bazı ataklarda her iki tarafı da etkileyebilir. Migren ağrısı orta veya yüksek şiddette olup sıklıkla zonklayıcı (nabız atışı gibi vuran) bir karakterdedir. Fiziksel aktiviteyle kötüleşebilir; örneğin merdiven çıkmak veya eğilmek ağrıyı daha da artırabilir.
Migren, klasik olarak dört evrede yaşanabilir: prodrom (atak öncesi belirtiler), aura (bazı migrenlerde görülen nörolojik semptomlar), baş ağrısı evresi ve postdrom (atak sonrası dönem). Her migren hastasında bu evrelerin tamamı görülmeyebilir. Prodrom evresinde kişi saldırganlık, halsizlik, aşırı yeme isteği, esneme, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtiler yaşayabilir. Aura, migren hastalarının yaklaşık üçte birinde görülür ve baş ağrısından kısa süre önce ortaya çıkan geçici görsel veya duyusal bozuklukları içerir (örneğin, parlak ışık çakmaları, görme alanında kör noktalar, kol veya bacakta uyuşma, konuşma güçlüğü). Aura belirtileri genellikle 5-60 dakika sürer ve ardından şiddetli baş ağrısı evresi başlar. Postdrom döneminde ise ağrı dindikten sonra kişi kendini bitkin, halsiz veya zihinsel olarak bulanık hissedebilir.
Migren nörolojik bir durum olduğu için, sadece basit bir baş ağrısı değildir. Beyinde ve beyin zarlarında gerçekleşen geçici değişimler sonucu trigeminal sinir adlı ağrı iletim yolunun tetiklenmesiyle ağrı sinyalleri oluşur. Bu süreçte beyin kimyasallarından özellikle serotonin ve CGRP (Calcitonin Gene Related Peptide) düzeylerinin değişmesi de rol oynar. Sonuç olarak ortaya çıkan migren atağı, sadece ağrıyla değil, vücudun bir bütününü etkileyen çeşitli belirtilerle kendini gösterir.
Migren Belirtileri ve Süresi
Migren atağının en tipik belirtisi, şiddetli baş ağrısıdır. Bu ağrı genellikle başın bir tarafında yoğunlaşır; çoğu hasta ağrının sağ veya sol şakak bölgesinde başladığını ve oradan yayıldığını ifade eder. Ağrı zonklayıcı ve derin bir basınç şeklinde olabilir. Baş ağrısının süresi, uygun müdahale edilmezse 4 saat ile 72 saat (3 gün) arasında değişebilir. Yani migren atağı bir kez başladığında, birkaç gün boyunca dalgalanarak devam edip sonra tamamen geçebilir. Bazı ağır vakalarda baş ağrısı bir haftaya kadar uzayabilse de bu sık rastlanmaz.
Migren ağrısına genellikle bazı eşlik eden belirtiler katılır. Migren atağı sırasında hastalar sıklıkla:
- Mide bulantısı hisseder ve bazen kusma görülebilir. Özellikle ağrı çok şiddetliyse kusma sonrasında kısa süreli rahatlama olabilir.
- Işığa karşı hassasiyet (fotofobi) gelişir. Parlak ışıklar, ekran ışığı veya güneş ışığı migrenli kişi için tahammül edilemez hale gelebilir. Bu yüzden pek çok hasta karanlık bir odada dinlenmeyi tercih eder.
- Sese karşı hassasiyet (fonofobi) ortaya çıkar. Yüksek sesler, gürültülü ortamlar migren ağrısını kötüleştirebilir. Kişi sessiz bir ortam arayışına girer.
- Koku hassasiyeti (osmofobi) oluşabilir. Yoğun parfüm kokuları, yemek kokuları bile migren sırasında rahatsızlık verebilir veya bulantıyı artırabilir.
- Görsel ve nörolojik belirtiler: Migrenin auralı tipinde, baş ağrısı başlamadan önce veya ağrıyla eş zamanlı olarak görme bozuklukları (örneğin zigzag çizgiler, parlayan noktalar, bulanık görme veya geçici görme kaybı), vücudun bir tarafında uyuşma-karıncalanma, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomlar olabilir. Bu belirtiler genellikle geçicidir ve kalıcı hasar bırakmaz.
- Yorgunluk ve halsizlik: Migren atağının hem başlangıcında hem de bitiminde yoğun yorgunluk hissi yaygındır. Kişi atağın geleceğini bu halsizlikten anlayabilir ve atak sonrasında adeta "dayak yemiş" gibi bitkin hissedebilir.
- İştah değişiklikleri ve duygu durum dalgalanmaları: Bazı hastalar atak öncesi aşırı acıkma veya tatlı krizleri yaşarken, bazıları iştahsızlık çekebilir. Ayrıca migren atağı yaklaşırken veya sırasında sinirlilik, hassasiyet, depresif ruh hali gözlenebilir.
Migren atağının süresi, kişiden kişiye ve ataktan atağa değişiklik gösterebilir. Tipik migren ağrısı en az 4 saat sürer; çoğunlukla 1 gün devam eder ve bazen 2-3 güne kadar uzayabilir. 72 saati aşan inatçı migren ataklarına tıp dilinde status migrainosus denir ve bu durumda tıbbi müdahale gerekebilir. Migren atakları arasında ise genellikle hasta tamamen normale döner ve belirti olmaz. Ancak sık migren geçirenlerde ataklar arası dönemde de hafif baş ağrısı veya başta ağırlık hissi olabilir.
Migrenin şiddeti ve sıklığı bireyler arasında çok farklılık gösterir. Kimi insan ayda bir hafif migren atağı geçirirken, kimisi haftada birkaç kez ağır ataklar yaşayabilir. Eğer ayda 15 günden fazla gün migren ağrınız oluyorsa bu durum kronik migren olarak tanımlanır. Kronik migren, hastanın yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşüren bir tablodur ve mutlaka uzman hekim kontrolünde koruyucu tedavi gerektirir.
Migrenin Nedenleri ve Tetikleyicileri
Migrenin kesin nedeni tam olarak anlaşılmamıştır. Migren neden olur? sorusuna verilecek yanıt, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkileşimi şeklindedir. Migren hastalarının beyin yapıları ve fonksiyonlarındaki bazı özelliklerin kalıtsal olabileceği düşünülür. Örneğin, ailesinde (anne, baba veya kardeş gibi birinci derece akrabalarında) migren olan bir kişinin migren yaşama olasılığı daha yüksektir. Bununla birlikte, migreni tetikleyen pek çok dış faktör bulunmaktadır. Yani kişi migrene genetik yatkın olsa bile, genellikle bir tetikleyici unsur atakları başlatır.
Migrenin Nedenleri (Risk Faktörleri)
Migren ortaya çıkma olasılığını artıran bazı risk faktörleri şunlardır:
- Genetik Yatkınlık: Aile öyküsü, migren için en güçlü risk faktörlerinden biridir. Migrenli hastaların önemli bir kısmının ailesinde de migren hastası bulunur. Eğer anne veya babadan biri migrenliyse, çocuklarında migren görülme ihtimali yüksektir.
- Cinsiyet: Migren kadınlarda, erkeklere kıyasla yaklaşık 2-3 kat daha sık görülür. Bunun en önemli nedeni hormonal farklılıklardır. Özellikle kadınlarda adet döngüsüyle ilişkili hormonal dalgalanmalar migren riskini ve atak sıklığını etkileyebilir.
- Yaş: Migren her yaşta başlayabilse de en sık genç erişkin yaşlarda (20’li-30’lu yaşlar) ortaya çıkar. Çocuklukta da migren görülebilir, hatta çocuklarda karın ağrısı veya dönemsel kusma atakları şeklinde belirtiler verebilir (çocukluk çağı periodik sendromları). Orta yaşlara kadar migren atakları devam edebilir; ileri yaşlarda (50’li yaşlardan sonra) şiddeti ve sıklığı azalabilir veya tamamen durabilir.
- Hormonal Durumlar: Özellikle kadınlarda östrojen hormonundaki değişimler migreni etkiler. Adet döneminde östrojen düzeylerinin düşmesiyle birçok kadın adet migreni yaşar. Gebelikte hormonal değişimlerle migren atakları bazı kadınlarda azalırken bazılarında artabilir. Menopozla birlikte migren genelde hafifleme eğilimindedir.
- Diğer Sağlık Sorunları: Migrenli kişilerde bazı başka rahatsızlıklar daha sık görülebilir veya bu rahatsızlıklar migreni tetikleyebilir. Örneğin uyku bozuklukları (uyku apnesi, insomnia), depresyon ve anksiyete bozuklukları, epilepsi (sara) veya bipolar bozukluk gibi nörolojik/psikiyatrik durumlar migren ile birlikte sık rastlanan durumlardır. Bu hastalıklara sahip kişilerde migren görülme olasılığı genel topluma göre daha yüksektir.
Yukarıdaki risk faktörlerine sahip olmak, migreniniz olacağı anlamına gelmez ancak migrene yatkınlığınızı artırır. Migreni başlatan asıl unsur genellikle tetikleyici faktörlerdir. Yani migrenli bir kişi, belli koşullara maruz kaldığında beyin kimyası değişerek atak ortaya çıkar.
Migreni Tetikleyen Faktörler
Migren atağınızı neyin tetiklediğini anlamak, migren yönetiminin en önemli adımlarındandır. Her migren hastasında tetikleyiciler farklı olsa da, yaygın migren tetikleyicileri arasında şunlar yer alır:
Tetikleyici Faktör | Örnekler / Açıklamalar |
---|---|
Stres | Yoğun iş veya okul stresi, duygusal gerilim, ani üzüntü veya aşırı sevinç gibi duygusal dalgalanmalar. |
Hormonal Değişimler | Özellikle kadınlarda adet dönemi, gebelik, doğum kontrol hapı kullanımı veya menopoz dönemi. |
Uyku Düzeni | Uykusuzluk (az uyuma), aşırı uyuma, düzensiz uyku saatleri veya jet lag gibi ritim bozuklukları. |
Beslenme | Öğün atlama (uzun süre aç kalma), yetersiz su tüketimi (susuz kalma). Ayrıca belirli gıdalar: çikolata, olgun peynir (eski kaşar, rokfor gibi), işlenmiş et ürünleri (salam, sucuk - nitrit içerir), monosodyum glutamat (MSG) içeren hazır gıdalar, yapay tatlandırıcılar (aspartam gibi), kafein (aşırı kahve/tüketimi veya kafein yoksunluğu) ve alkol (özellikle kırmızı şarap, bira) migreni tetikleyebilir. |
Duyusal Uyaranlar | Parlak veya yanıp sönen ışıklar (floresan, ekran ışığı, güneş parıltısı), yüksek ses (gürültülü ortamlar, konser), keskin kokular (parfüm, boya, sigara dumanı gibi yoğun kokular). |
Çevresel Değişimler | Hava durumu değişiklikleri (ani basınç değişimi, fırtına, lodos), sıcaklık/nem dalgalanmaları (çok sıcak hava veya yüksek nem), yüksek rakım (dağ yolculukları, uçak seyahati) gibi çevresel koşullar. |
Fiziksel Faktörler | Aşırı fiziksel yorgunluk veya ağır egzersiz, aşırı efor harcama. Boyun bölgesindeki kas gerginliği (kötü duruş, uzun süre bilgisayar başında kalma ile oluşan kas spazmları) da tetikleyebilir. Ayrıca bazı kişilerde cinsel aktivite orgazm sırasında migreni tetikleyebilmektedir. |
İlaçlar & Diğer | Bazı ilaçlar: Örneğin nitrogliserin gibi damar genişletici ilaçlar migren tetikleyebilir. Bazı yiyecek katkıları: Tiramin içeren fermente gıdalar (şarap, turşu, soya sosu), nitritler. Sigara kullanımı da migren ataklarını sıklaştırabilir. |
Yukarıdaki tetikleyiciler herkes için geçerli olmayabilir. Migren tetikleyicileri kişiden kişiye değişir. Kimi migrenli için çikolata büyük bir tetikleyici iken, bir başkasına dokunmayabilir. Bazı hastalarda ise birden fazla tetikleyici faktör aynı anda ortaya çıktığında (örneğin stres+uykusuzluk+adet dönemi birlikte) atak başlar. Migreninizi kontrol altına almak için kendi tetikleyicilerinizi tanımanız önemlidir. Bir migren günlüğü tutarak hangi gün ne yediğiniz, nasıl uyuduğunuz, stres düzeyiniz, hava durumu gibi detaylarla birlikte baş ağrılarınızı not edebilirsiniz. Böylece zaman içinde hangi koşulların ataklarınızı sıklaştırdığını fark edebilir ve mümkün olduğunca bu koşullardan kaçınabilirsiniz.
Migren Nasıl Geçer? Tedavi Yöntemleri
Migren, kronik bir rahatsızlık olmakla birlikte doğru tedavi ve önlemlerle kontrol altına alınabilir. Migren tedavisi iki ana yaklaşıma ayrılır: atak tedavisi (akut tedavi) ve koruyucu tedavi (profilaktik tedavi). Atak tedavisinde amaç, başlamış olan migren ağrısını ve eşlik eden semptomları mümkün olduğunca hızlı bir şekilde dindirmektir. Koruyucu tedavide ise amaç, migren ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltmak, mümkünse oluşmasını engellemektir. Bunların yanı sıra yaşam tarzı düzenlemeleri ve bazı alternatif yöntemler de migren yönetiminde önemli rol oynar.
Migrenin maalesef kesin bir tedavisi (kalıcı olarak tamamen iyileştiren bir yöntem) henüz yoktur. Ancak, uygun tedavi planlaması ile migren ataklarının sayısı ve şiddeti önemli ölçüde azaltılabilir ve kişi uzun süre ağrısız bir yaşam sürebilir. Aşağıda migren tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler ve ilaçlar özetlenmiştir:
Görsel: Migren tedavisinde, atak başladığında kullanılan ağrı kesiciler ve özel migren ilaçları ağrıyı dindirir. Bunun yanı sıra yaşam tarzı önlemleri ve koruyucu tedavilerle atakların önüne geçilebilir.
Tedavi Yöntemi | Açıklama / Örnekler |
---|---|
Ağrı kesici ilaçlar | Hafif veya orta şiddetteki migren ataklarında ilk seçenek genellikle basit ağrı kesicilerdir. Parasetamol, ibuprofen, naproksen gibi reçetesiz alınabilen ağrı kesiciler ağrıyı azaltabilir. Bu ilaçlar atağın erken döneminde alındığında daha etkilidir. Ancak, bu tür ilaçların çok sık ve kontrolsüz kullanımı ilaç aşırı kullanım baş ağrısı denilen duruma yol açabilir; bu nedenle haftada 2-3 kereden fazla almamak önerilir. |
Triptanlar | Triptan grubu ilaçlar migrene özel geliştirilmiş tedavilerdir. Şiddetli migren ağrılarında veya diğer ağrı kesicilerin işe yaramadığı durumlarda kullanılırlar. Sumatriptan, rizatriptan, zolmitriptan gibi isimlerle anılan bu ilaçlar, beyin damarlarını büzerek ve ağrı sinyallerini engelleyerek etki gösterir. Genellikle tablet formunda alınır, bazıları burun spreyi veya cilt altı enjeksiyon formuna da sahiptir. Triptanlar, uygun hastada oldukça etkili olabilir; ancak kalp-damar hastalığı olan kişilerde kullanımı sakıncalı olabileceğinden doktor reçetesiyle kullanılmalıdır. |
Diğer Akut Tedaviler | Migren atağı sırasında sadece ağrı değil, bulantı ve huzursuzluk da önemli sorunlardır. Antiemetik (bulantı giderici) ilaçlar – örneğin metoklopramid veya domperidon – şiddetli bulantı varsa alınabilir ve hem bulantıyı kesip hem de ağrı kesicinin emilimini hızlandırarak dolaylı fayda sağlar. Bazı durumlarda ağrı kesici + kafein kombinasyonlu ilaçlar (örneğin aspirin, parasetamol ve kafein içeren üçlü tabletler) migren ağrısını hafifletmede etkili olabilir. Ağrı çok şiddetliyse ve oral ilaçları kusma nedeniyle tutamıyorsanız, hastanede damar yolundan ilaç tedavisi gerekebilir. |
Koruyucu (Profilaktik) Tedavi | Sık migren atakları yaşayan (örneğin ayda 4’ten fazla atağı olan veya atakları çok ağır geçen) hastalarda, atakları önlemek için her gün düzenli olarak ilaç kullanımı gerekebilir. Bu amaçla farklı gruptan ilaçlar düşük dozlarda kullanılır: Beta bloker denilen tansiyon ilaçları (örn. propranolol, metoprolol), bazı antidepresanlar (örn. amitriptilin veya venlafaksin gibi), bazı antiepileptik (sara) ilaçları (örn. valproat, topiramat) migren ataklarını önleyici etki gösterebilir. Bu ilaçlar migren amacıyla verildiğinde genellikle daha düşük dozda kullanılır ve her gün alınır. 2-3 ay düzenli kullanım sonrası etkinlik değerlendirilir. Koruyucu tedavi sayesinde atakların sıklığı belirgin ölçüde azalabilir. Bu tedaviler mutlaka nöroloji uzmanı kontrolünde başlatılmalı ve izlenmelidir. |
Yaşam Tarzı Değişiklikleri | Günlük alışkanlıkların düzenlenmesi, migrenle baş etmede en az ilaçlar kadar önemlidir. Migreni tetikleyen faktörlerden kaçınmak ve sağlıklı bir rutin oluşturmak atakları azaltabilir. Önerilen yaşam tarzı önlemleri şunlardır: Düzenli uyku (her gün aynı saatlerde yeterli uyuyup uykusuz kalmamak), dengeli beslenme (öğün atlamamak, kan şekerini dengelemek), bol su içmek (günde en az 2-3 litre), düzenli egzersiz yapmak (haftada en az 3 gün hafif-orta düzey aerobik egzersizler), stres yönetimi uygulamak (yoga, meditasyon, nefes egzersizleri veya hobi edinme yoluyla stresi azaltma), kafein ve alkol tüketimini sınırlamak, sigaradan uzak durmak ve kapalı ortamlarda uzun süre kalmamak. Ayrıca, ortam ışığı ve gürültü maruziyetini azaltmak da önemli. Bu yaşam tarzı değişiklikleri migren ataklarının hem sayısını hem şiddetini belirgin biçimde düşürebilir. |
Alternatif ve Destekleyici Yöntemler | Klasik tıbbi tedavilere ek olarak bazı tamamlayıcı tedavi yöntemleri de migreni yönetmede kullanılmaktadır. Her hastada etkili olmasa da, akupunktur uygulamalarının, biyo-geribildirim (biofeedback) terapilerinin ve düzenli masajın migren sıklığını azaltabildiğini gösteren çalışmalar vardır. Fizik tedavi ve gevşeme teknikleri, özellikle boyun kaslarındaki gerginliğin azaltılmasıyla tetikleyici unsurları ortadan kaldırabilir. Bitkisel ve vitamin takviyeleri de popüler alternatiflerdir: Örneğin magnezyum takviyesi, B2 vitamini (riboflavin) yüksek doz, koenzim Q10 veya fesleğen-bitkisi (butterbur) ekstraktı bazı çalışmalarla migreni önlemede faydalı bulunmuştur. Ancak bu takviyelerin her hastada işe yarayacağı garanti değildir ve mutlaka doktora danışarak kullanmak gerekir. Lavanta yağı veya nane yağı gibi uçucu yağları koklamak/sürmek de atak sırasında bazı kişilerde rahatlama sağlayabilir. Alternatif yöntemler, tek başına mucizevi bir çözüm sunmasa da, tıbbi tedaviye ek olarak uygulandığında migrenle başa çıkmayı kolaylaştırabilir. |
Yeni ve İleri Tedaviler | Son yıllarda migren tedavisinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle kronik migren hastaları için onaylanmış tedaviler bulunmaktadır. Bunlardan biri, Botox olarak bilinen botulinum toksini enjeksiyonlarıdır. Baş ve boyun bölgesindeki belirli kaslara botox uygulanması, kronik migren ataklarının sıklığını azaltmada etkili bulunmuştur. Bir diğer yenilik ise CGRP inhibitörleri adı verilen monoklonal antikor tedavileridir. Halk arasında “migren aşısı” olarak da anılan bu yöntemde, migren atağında önemli rolü olan CGRP adlı molekülün etkisini engelleyen antikor ilaçlar (erenumab, fremanezumab, galcanezumab gibi) aylık enjeksiyonlar şeklinde uygulanır. Bu tedaviler özellikle diğer yöntemlerle fayda görmemiş, sık ve ağır migreni olan hastalarda umut vericidir. Yeni tedaviler mutlaka uzman doktor tarafından değerlendirilerek uygun hastalara uygulanmalıdır. |
Migren tedavisi kişiye özeldir: Her migren hastasının tetikleyicileri, atak paterni ve tedaviye yanıtı farklı olabilir. Bu nedenle tedavi planı da bireye özgü olmalıdır. Bir hasta için çok etkili olan bir ilaç, bir başkasında işe yaramayabilir veya yan etki yapabilir. Doktorlar genellikle deneme-yanılma yoluyla en uygun koruyucu ilacı ve dozunu belirlerler. Benzer şekilde, yaşam tarzı önlemlerinde de hastanın yaşamına uygun değişiklikler yapmak önemlidir.
Unutulmaması gereken bir nokta da ilaçların düzenli ve doğru kullanımıdır. Migren hastalarının yaptığı hatalardan biri, ilaçlarını yeterince uzun süre veya düzenli kullanmamaktır. Örneğin koruyucu amaçla verilen bir ilacın etkisini gösterebilmesi için haftalar gereklidir; hasta sabredip devam etmelidir. Atak tedavisinde de ilacı mümkün olan en erken aşamada almak önemlidir. Ağrı hafiften şiddetliye dönmeden ilaç alınırsa, atağı baskılama şansı artar.
Son olarak, migren tedavisinde hasta ve doktor iletişimi çok önemlidir. Siz de migreninizi tetikleyen unsurları, aldığınız ilaçların etkilerini ve varsa yan etkilerini doktorunuzla paylaşarak tedavinizin başarılı olmasına katkı sağlayabilirsiniz. Düzenli takiplerle, zamanla migren ataklarınızın kontrol altına alındığını görebilirsiniz.
Migren Türleri ve Baş Ağrısı Türleri
Her baş ağrısı migren değildir ve migrenin de farklı alt türleri vardır. Migreni daha iyi anlamak için migren türlerine ve diğer baş ağrısı tiplerine göz atmak faydalı olacaktır.
Migren Türleri
Migren, klinik özelliklerine göre birkaç farklı türe ayrılır. En sık görülen migren çeşitleri şunlardır:
- Aurasız Migren (Common Migraine): Migren hastalarının büyük çoğunluğunda görülen tiptir. Klasik aura belirtileri (görme bozuklukları vb.) olmaz. Doğrudan baş ağrısı evresiyle kendini gösterir. 4 ila 72 saat sürebilen, genelde tek taraflı, orta-şiddetli zonklayıcı ağrı atakları yaşanır. Ağrı sırasında ışık/ses hassasiyeti, bulantı olabilir ancak öncesinde belirgin nörolojik uyarı işaretleri yoktur.
- Auralı Migren (Classic Migraine): Migren atağından hemen önce veya atağın başlangıcında aura evresi yaşanır. Aura, geçici nörolojik semptomlarla karakterizedir. Örneğin hasta gözünün önünde parlayan zikzak çizgiler, parlak noktalar görebilir veya görüşünün bir kısmını kaybedebilir. Ayrıca vücudun bir tarafında uyuşma, karıncalanma, konuşmada zorlanma gibi bulgular da aura kapsamında olabilir. Aura genellikle 5-60 dakika sürer, ardından tipik migren baş ağrısı başlar. Auralı migrende baş ağrısı özellikleri aurasız migren ile aynıdır. Her migren atağında aura olacak diye bir kural yoktur; aynı kişide bazı ataklar auralı, bazıları aurasız olabilir.
- Sessiz Migren (Baş Ağrısız Migren): Ağrısız migren olarak da bilinir. Bu tipte kişi migrenin aura ve diğer bulantı, ışık hassasiyeti gibi belirtilerini yaşar, ancak baş ağrısı ortaya çıkmaz. Örneğin hasta 20 dakika gözünde ışık çakmaları görüp hafif sersemlik yaşayabilir ve sonra her şey normale döner, hiç ağrı olmaz. Sessiz migren daha nadir görülen bir alt türdür, teşhis edilmesi zor olabilir çünkü tipik migren ağrısı yaşanmaz.
- Kronik Migren: Migrenin özel bir sınıflandırması da kronik formudur. Eğer bir kişi 3 ay veya daha uzun süre, ayın en az 15 günü baş ağrısı çekiyorsa ve bunların en az 8 günü migren özellikleri taşıyorsa, kronik migren olarak tanımlanır. Kronik migren genelde başlangıçta epizodik (arada bir olan) migren iken zamanla atakların sıklaşmasıyla bu kategoriye girer. Kronik migren hastaları neredeyse gün aşırı ağrı yaşadıkları için yaşam kalitesi çok düşüktür ve mutlaka koruyucu tedavi almaları gerekir.
- Diğer Migren Türleri: Daha nadir bazı migren türleri de vardır. Örneğin Hemiplejik migren, migren aurası sırasında vücudun bir yarısında güçsüzlük (felç benzeri) yapabilir; baziler tip migren beyin sapını tutarak denge kaybı, çift görme gibi belirtiler oluşturabilir. Menstrüel migren ise adet dönemine bağlı tetiklenen ve genellikle adet çevresinde olan migrendir. Bu özel türler ayrıntılı nörolojik değerlendirme gerektirebilir ancak genel prensipleri klasik migrenle benzerdir.
Diğer Baş Ağrısı Türleri ve Migrenle Karşılaştırma
Toplumda sık görülen baş ağrılarının hepsi migren değildir. Baş ağrısı türleri genel olarak ikiye ayrılır: Birincil baş ağrıları (altta yatan başka bir hastalık olmadan, bizzat baş ağrısının kendisinin hastalık olduğu durumlar) ve ikincil baş ağrıları (başka bir rahatsızlığa bağlı gelişen baş ağrıları, örneğin sinüzit, beyin tümörü, yüksek tansiyon gibi nedenlerle ortaya çıkan ağrılar). Migren, gerilim tipi ve küme baş ağrısı birincil baş ağrısı grubundadır ve en yaygın görülen baş ağrısı tipleridir.
Migrenle karışabilen veya ayırt edilmesi gereken iki önemli birincil baş ağrısı türü gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrısıdır. Aşağıdaki tabloda migren, gerilim ve küme tipi baş ağrılarının temel özellikleri karşılaştırmalı olarak verilmiştir:
Özellik | Migren | Gerilim Tipi Baş Ağrısı | Küme Baş Ağrısı |
---|---|---|---|
Ağrının Şiddeti | Orta-şiddetli. Zonklayıcı, vurucu tarzda ağrı. | Hafif-orta şiddette. Basınç veya sıkışma hissi şeklinde, donuk. | Çok şiddetli. Delici, yakıcı veya oyucu tarzda; hastayı kıvrandıran cinste. |
Ağrının Yeri | Genellikle başın tek tarafında (sağ veya sol şakak, göz çevresi). Bazen çift taraflı olabilir. | Genellikle iki taraflı; alın, şakaklar veya ensede bant gibi bir ağrı. Boyun ve omuzlarda kas gerginliği eşlik edebilir. | Her zaman tek taraflı; çoğunlukla göz çevresinde, alın ya da şakak bölgesinde yoğunlaşır. Ataklar hep aynı tarafta olma eğilimindedir. |
Süre | 4 – 72 saat arası sürebilir (tedavi edilmezse). Ağrı saatlerce devam edip günlerce sürebilir. | 30 dakika – 6 saat arası tipik. Çoğu gerilim baş ağrısı birkaç saat içinde geçer. Kronik gerilim baş ağrısında uzun süreli (hatta sürekli) hafif ağrı olabilir. | Kısa süreli ataklar: Genellikle 15 – 180 dakika (3 saate kadar) sürer. Ağrı aniden başlar ve biter. Günde birden fazla (sıklıkla gece uykuda) atak gelebilir. |
Atak Sıklığı / Paterni | Değişkendir. Ayda birkaç kez veya haftada bir olabilir. Kronikleşebilir (bkz. kronik migren). Genelde tetikleyicilere bağlı olarak aralıklı ataklar şeklinde. | Değişken. Stres ve yorgunlukla bağlantılı olarak dönemsel gelebilir. Birçok kişi arada aylarca ağrısız dönem yaşar, bazıları ise kronik günlük hafif ağrılar çekebilir. | Küme dönemleri halinde gelir: Yılın belli zamanlarında (örneğin ilkbahar, sonbahar) haftalar veya aylar süren dönem boyunca her gün sık ataklar olur, sonra aylar ya da yıllarca hiç atak olmayabilir. Bir küme periyodu sırasında genelde her gün aynı saatlerde (genellikle geceleri) ağrılar ortaya çıkar. |
Eşlik Eden Belirtiler | Bulantı, kusma, ışık ve ses hassasiyeti sıkça görülür. Aura olabilir (görsel/duyusal bozukluklar). Ağrı sırasında hastanın hareket etmesiyle ağrı artabilir, bu yüzden hasta sessiz-karanlık bir ortamı tercih eder. | Genellikle ek bulgu yoktur. Nadiren hafif bulantı olabilir ama kusma beklenmez. Işık/ses hassasiyeti migren kadar belirgin değildir. Hasta genelde günlük işine devam edebilir, hareket etmek ağrıyı çok etkilemez. | Gözde kızarma, sulanma; burun tıkanıklığı veya akıntısı; yüz terlemesi sık görülür (atak olan tarafta). Hasta yerinde duramaz, huzursuzdur, atak sırasında ileri geri yürüyebilir veya başını tutar. Işık/ses hassasiyeti olabilir ancak migren kadar ön planda değildir. |
Kimlerde Daha Sık | Kadınlarda daha sık (yaklaşık 2-3 kat). Genç erişkin yaşta başlar. Aile öyküsü çok yaygındır. | Kadın ve erkeklerde benzer oranlarda. Ergenlikten itibaren herkeste görülebilir; stresli yaşam tarzı olanlar risk altında. | Erkeklerde daha sık (yaklaşık 3-4 kat). Genelde 20-40 yaş arası başlar. Sigara içenler ve alkol tüketenlerde daha sık görülme eğilimi var. |
Tetikleyiciler | Stres, hormonal değişimler, açlık, uykusuzluk, belirli yiyecekler vb. (Yukarıda detaylı listelendi). | Stres, endişe, uzun süre kötü pozisyonda oturma (kas gerginliği), öğün atlama. Genelde yaşam tarzıyla ilgili faktörler. | Alkol (özellikle atak dönemindeyken az miktarda bile tetikler), sigara dumanı. Mevsimsel değişiklikler (gün ışığı süresinin değişimi). Genetik yatkınlık da önemli. |
Yukarıdaki tabloya baktığımızda migrenin, gerilim ve küme tipi baş ağrılarından belirgin farkları olduğu görülür. Gerilim baş ağrısı çoğu insanın hayatında en az bir kez deneyimlediği, daha hafif ve yönetilebilir bir ağrı türüdür; genelde stres ve kas gerginliğine bağlıdır ve basit ağrı kesicilerle geçer. Küme baş ağrısı ise migren kadar yaygın olmamakla birlikte, bilinen en şiddetli ağrılardan biridir ve "intihar baş ağrısı" olarak da anılır; çünkü ataklar o kadar şiddetlidir ki hasta ne yapacağını bilemez, bazı hastalar ağrı nedeniyle intiharı düşünecek kadar çaresiz hissedebilir. Küme baş ağrısı tedavisi migreninkinden farklıdır (oksijen tedavisi, farklı ilaçlar vs. kullanılır).
Migren ile diğer baş ağrısı tipleri arasındaki farkları bilmek, doğru tanı ve tedavi açısından önemlidir. Örneğin sık sık hafif-orta şiddette, iki taraflı baş ağrılarınız oluyorsa ve bunlar yaşamınızda çok büyük bir kesinti yapmıyorsa muhtemelen migren değil gerilim tipi baş ağrısı yaşıyorsunuzdur. Öte yandan, göz çevresinde dayanılmaz ağrılar, gözde kızarma yaşanıyorsa bu migren olmayıp küme baş ağrısı olabilir. Bu gibi durumlarda bir nöroloji uzmanına başvurarak doğru tanıyı almak gerekir.
İkincil baş ağrıları da unutulmamalıdır. Özellikle sinüzit (sinüs iltihabı), diş problemleri, göz yorgunluğu, yüksek tansiyon gibi nedenler de baş ağrısı yapabilir. Bu tür ağrılar, altta yatan neden tedavi edildiğinde düzelir. Migren tanısı konmadan önce doktorunuz genellikle bu ikincil nedenleri ekarte etmek için muayene ve gerekirse bazı testler (kan testleri, görüntüleme vb.) yapacaktır.
Migren ve Beyin Tümörü Farkı
Şiddetli baş ağrıları yaşayan pek çok kişi zaman zaman "Ya başımdaki bu ağrı bir beyin tümöründen kaynaklanıyorsa?" endişesine kapılabilir. Migren atağında hissedilen yoğun ağrı, ismi kadar korkutucu olmasa da yaşam kalitesini çok düşüren bir durumdur. Migren ve beyin tümörü belirtileri bazı yönlerden benzerlik gösterebilir, ancak aslında önemli farklılıklar vardır. Peki, migren – beyin tümörü farkı nasıl anlaşılır?
Öncelikle, her baş ağrısı bir beyin tümörü belirtisi değildir. Beyin tümörleri de baş ağrısına neden olabilir, ancak beyin tümörüne bağlı ağrılar toplumda migren kadar yaygın değildir. Beyin tümörlerinde ağrı, genellikle migren ağrısından farklı bir karaktere sahiptir. İşte migren ile beyin tümörü kaynaklı baş ağrılarının farkları:
Ağrının Seyri: Migren ağrıları ataklar halinde gelir ve ataklar arasında kişi genellikle tamamen normale döner. Yani migren ağrısı gelip geçicidir; örneğin bir gün şiddetli ağrı olup ertesi gün hiç ağrı olmayabilir. Beyin tümörüne bağlı ağrı ise sıklıkla sürekli veya progresif (giderek kötüleşen) bir seyir izler. Başlangıçta hafif olan bir ağrı günbegün şiddetlenebilir ve her gün hissedilebilir.
Günün Zamanı: Migren atakları günün herhangi bir saatinde başlayabilse de, çoğunlukla gün içinde tetikleyicilerle ilişkilidir (stresli bir günün akşamı gibi). Beyin tümörü ağrıları ise klasik olarak sabahları uykudan uyandıran tarzda olabilir. Gece boyunca kafa içi basınç arttığı için tümör ağrısı sabah çok şiddetli olup, kişi uyandığında yoğun bir baş ağrısı ve bulantı hissedebilir. Kalkıp biraz dolaşınca ve gün ilerledikçe ağrı azalabilir, ancak ertesi sabah yine gelir.
Şiddet ve Karakter: Migren ağrıları şiddetli olsa da, hastalar genellikle karanlık bir odada dinlenerek, sessizlik sağlayarak bir nebze kendi kendine idare edebilir. Tümör ağrıları ise inatçı ve farklı bir karakterde olabilir; bazı hastalar bunu “alışık olduğum baş ağrılarından farklı” şeklinde tarif eder. Eğer baş ağrınızın tipi değiştiyse, alışılmadık derecede şiddetliyse ve sizin için yeni bir özellik gösteriyorsa (örneğin her zaman zonklayıcı olan migreniniz yerine şimdi sürekli basınç şeklinde ve geçmeyen bir ağrı başladıysa), bu bir uyarı işareti olabilir.
Eşlik eden diğer bulgular: Migren aurası geçici nörolojik belirtiler yapabilir fakat kalıcı nörolojik sorunlar yaratmaz. Beyin tümörü ise, konumuna göre çeşitli nörolojik belirtiler verebilir ve bunlar genellikle zamanla kötüleşir. Örneğin tümör görme sinirine baskı yapıyorsa kalıcı görme kaybı veya görme bulanıklığı ortaya çıkabilir; tümör beynin hareket merkezine yakınsa kol veya bacakta güç kaybı, beceriksizlik gelişebilir; beynin ön bölgesindeki tümörler kişilik değişiklikleri, davranış bozuklukları yapabilir. Migren ataklarında böyle sürekli ilerleyici bulgular beklenmez.
Bulantı/Kusma: Migren ataklarında bulantı yaygın olmakla birlikte, kusma genelde çok şiddetli ataklarda ve özellikle ağrı doruk noktasındayken olur. Beyin tümörlerinde ise şiddetli kusma görülebilir ve ilginç olarak bazen baş ağrısının şiddeti çok fazla olmasa bile kusma refleksi olabilir. Özellikle sabah aç karnına ani kusmalar dikkat çekicidir.
Fizik muayene ve testler: Migren hastalarının nörolojik muayenesi genellikle normaldir (atak dışında). Beyin tümöründe ise nörolojik muayenede anormal bulgular saptanabilir (örn. görme alanı kaybı, refleks değişiklikleri, güç kaybı vb.). Kesin ayrım için gerekli durumlarda beyin görüntüleme yöntemleri kullanılır: Manyetik Rezonans (MR) veya Bilgisayarlı Tomografi (BT) ile beyin tümörü varlığı araştırılır. Migren tanısı konmadan önce, özellikle atipik belirtileri olan hastalarda doktorlar tümörü ekarte etmek için görüntüleme isteyebilir.
Özetle, migren ve beyin tümörü farkı temel olarak baş ağrısının paterni ve eşlik eden belirtileri ile ayırt edilir. Migren çok yaygın ve iyi huylu (hayati tehlikesi olmayan) bir baş ağrısı sendromudur, beyin tümörü ise nispeten nadir ama ciddi bir durumdur. Migreni olan bir kişide beyin tümörü gelişme riski genel popülasyondan yüksek değildir, ancak aşağıdaki durumlarda baş ağrınız açısından doktorunuza danışmanız önemlidir:
Baş ağrınızın karakterinde belirgin bir değişiklik olduysa (örneğin yıllardır migreni olan biriyseniz ve son dönemde ağrı şekli farklılaştıysa),
Baş ağrılarınız eskisine göre çok daha sık veya daha uzun süreli hale geldiyse ve tedaviye yanıt vermiyorsa,
Sabahları çok şiddetli baş ağrısıyla uyanıyor ve kusma yaşıyorsanız,
Baş ağrısına ateş, ense sertliği (başınızı öne eğememe), çift görme, konuşma bozukluğu, kollarda-bacaklarda uyuşma/güçsüzlük, dengesizlik, bilinç bulanıklığı veya kişilik değişimi gibi olağandışı belirtiler eşlik ediyorsa,
bu durumlar alarm bulguları olabilir. Doktorunuz gerekli görürse, migren tanısını doğrulamak ve diğer nedenleri ekarte etmek için görüntüleme tetkikleri yapacaktır.
Sonuç olarak, migren ile beyin tümörü kaynaklı baş ağrıları arasında önemli farklar vardır. Migren rahatsız edici olsa da iyi huyludur ve uygun tedaviyle yönetilebilir. Beyin tümörü ise ilerleyici özellik gösterir ve genelde başka semptomlar da yapar. Kafanızdaki soru işaretlerini gidermek için hekiminize danışmaktan çekinmeyin.
Sıkça Sorulan Sorular
Migrenle yaşamak için neler yapabilirim?
Migrenle yaşamak, atakların getirdiği zorluklarla baş etmeyi öğrenmek demektir. Migren hastasıysanız, günlük yaşamınızı düzenleyerek ve bazı önlemler alarak hayat kalitenizi yükseltebilirsiniz. İşte migrenle daha rahat yaşamak için bazı öneriler:
Düzenli yaşam rutini oluşturun: Her gün benzer saatlerde uyuyup uyanmaya, öğün atlamamaya ve yeterli su içmeye özen gösterin. Bedeninizi bir disiplin içine sokmak migren ataklarını azaltabilir.
Tetikleyicilerinizi tanıyın ve kaçının: Yukarıda bahsedilen tetikleyici faktörlerden sizin için geçerli olanları saptayın. Örneğin çikolata her seferinde migreninizi tetikliyorsa tüketmeyin veya stres tetikliyorsa stres yönetimi teknikleri öğrenin. Migren günlüğü tutmak tetikleyicileri anlamanıza yardımcı olur.
İş ve sosyal yaşamda planlama yapın: Etrafınızdaki insanlara migreniniz olduğunu ve atak geldiğinde neler yaşadığınızı anlatın. İş yerinde çok gerekli olmadıkça öğle arası yerine öğle uykusu gibi küçük molalar planlayın. Önemli toplantıları veya etkinlikleri tetikleyicilerinize göre planlamaya çalışın (örneğin, uyku düzeninizi bozacak gece etkinliklerinden önce kendinizi iyi hazırlayın).
Destek alın: Migren kronik bir rahatsızlık olduğu için psikolojik etkileri de olabilir. Aileniz ve arkadaşlarınızla durumunuzu paylaşın, onların desteğini isteyin. Gerekirse bir destek grubuna veya psikolojik danışmana başvurarak başa çıkma stratejileri edinebilirsiniz.
Yanınızda her zaman hazırlıklı olun: Çantanızda doktorunuzun önerdiği migren ilacını, bir şişe suyu ve belki göz bandı/kulak tıkacı gibi ışık-ses engelleyici malzemeleri taşıyın. Atak hissi başladığında bu hazırlıklar sayesinde hemen önlem alabilirsiniz.
Kendinizi eğitin: Migren hakkında olabildiğince bilgi edinin. Ne kadar çok bilirseniz, o kadar iyi yönetebilirsiniz. Yeni tedaviler, güncel öneriler konusunda doktorunuza sorular sorun veya güvenilir kaynakları takip edin.
Migrenle yaşamak bazen zorlayıcı olsa da doğru yaklaşım ve destekle mümkündür. Unutmayın ki migren atakları geldiği gibi gidecektir; arada kendinize iyi bakarak atak dışı dönemlerin keyfini çıkarın ve atak dönemlerinde de suçluluk hissetmeden dinlenmeye çekilin. Bu dengeyi sağlamak zamanla daha kolay hale gelecektir.
Migren için ne zaman doktora gitmeliyim?
Migren hastalarının çoğu, bilinen tetikleyicileri ve ağrı kesicileri ile ataklarını evde yönetebilir. Ancak bazı durumlar vardır ki tıbbi yardım almak gerekir. Aşağıdaki durumlarda bir doktora başvurmalısınız:
İlk kez çok şiddetli bir baş ağrısı yaşıyorsanız: Hayatınızın en kötü baş ağrısı diye tarif edebileceğiniz, aniden başlamış, patlayıcı tarzda bir ağrı varsa bu migren olmayabilir ve acil değerlendirme gerektirir (örn. beyin kanaması riski nedeniyle).
Migren tanınız yoksa ve tekrarlayan baş ağrılarınız başladıysa: Daha önce migren veya başka bir baş ağrısı tanısı konmamış ancak son zamanlarda sık sık başınız ağrımaya başladıysa, doğru teşhis için doktora gidin. Özellikle ağrılar birkaç aydır düzenli hale geldiyse ihmal etmeyin.
Migren tanılı hastalarda ağrıların karakteri değiştiyse: Yıllardır bildiğiniz migren ağrılarınız son dönemde farklı bir hal aldıysa (şiddeti, süresi veya eşlik eden belirtileri değiştiyse) doktorunuzla bunu paylaşın. Yeni bir tetkik veya tedavi düzenlemesi gerekebilir.
Ataklar çok sıklaştıysa veya ağırlaştıysa: Eskiden yılda birkaç migren atağı geçirirken artık neredeyse her hafta migren oluyorsanız, veya ağrılarınız eskisine göre daha uzun sürüyor ve zor geçiyorsa, bu durum koruyucu tedavi ihtiyacını gösterir. Nöroloji uzmanına başvurup düzenli ilaç tedavisine başlanması düşünülebilir.
Nörolojik uyarı işaretleri varsa: Baş ağrısıyla beraber çift görme, konuşma bozukluğu, kol veya bacakta uyuşukluk/güç kaybı, denge kaybı, bayılma, hafıza problemleri gibi olağandışı belirtiler fark ederseniz hemen doktora gidin. Bunlar migren aurasının ötesinde, başka bir soruna işaret edebilir.
Sabahları şiddetli ağrı ve kusma oluyorsa: Yukarıda bahsedildiği gibi, sabah uyanınca yoğun baş ağrısı ve kusma beyin basıncını artıran bir durumu (tümör, hidrosefali vs.) akla getirebilir. Böyle bir tablo geliştiyse doktor kontrolü şarttır.
Ağrı kesiciler işe yaramıyorsa veya çok fazla ilaç kullanma ihtiyacı doğuyorsa: Migren ataklarınız artık sıradan ağrı kesicilerle kontrol edilemiyorsa, ya da ağrı kesici almaktan yorulduysanız (örneğin haftada 3-4 kez ilaç alıyorsanız), doktorunuza danışın. Hem daha etkili tedaviler gerekebilir hem de fazla ilaç kullanımının yol açabileceği problemlerden (mide sorunları, rebound baş ağrısı gibi) korunmak için strateji değişikliği yapılabilir.
Özetle, migren ağrılarınız alışılmışın dışında bir seyir izliyorsa, sıklaşıyor veya size endişe veren ek belirtiler ortaya çıkıyorsa bir doktora görünme zamanınız gelmiştir. Nöroloji uzmanı, gerektiğinde tetkiklerle altında yatan ciddi bir şey olmadığını teyit edecek ve uygun tedavi planını oluşturacaktır.
Migren tamamen iyileşir mi?
Migren, kronik seyirli bir hastalıktır ve günümüzde tamamen iyileştiren bir tedavi henüz bulunmamıştır. Yani bir hap alıp migreni ömür boyu yok etmek şu an mümkün olmasa da, migren zamanla kendi kendine hafifleyebilen bir durumdur. Birçok migren hastası, yaş ilerledikçe ataklarının azaldığını bildirmektedir. Özellikle kadınlarda menopoz sonrasında hormonal dalgalanmaların durulmasıyla migren atakları sıklıkla azalır veya daha hafif geçer.
Bazı kişilerde migren yıllar içerisinde kaybolabilir, ancak bu herkeste olmaz. Migren genellikle dönem dönem alevlenen, sonra durulan bir seyir izler. Örneğin stresli bir dönemde artıp sakin bir dönemde neredeyse yok olabilir. Bu döngüsel özellikler migreni “geldiği gibi giden” bir rahatsızlık kılar.
Migreni tamamen geçirme vaadiyle satılan bazı bitkisel veya alternatif ürünlere karşı dikkatli olunmalıdır; bilimsel olarak kanıtlanmış kalıcı bir çözüm yoktur. Ancak tıbbi gelişmeler devam etmektedir. Özellikle genetik ve immünolojik tedaviler üzerinde çalışmalar sürüyor. Belki gelecekte migreni kökten çözecek yöntemler bulunabilir.
Şu an için en gerçekçi yaklaşım, migreni kontrol altında tutmak ve atakları en aza indirmektir. İyi bir tedavi ve yaşam tarzı düzenlemesiyle migren atağı olmadan uzun aylar, hatta yıllar geçirmek mümkündür. Bu da fiilen hastalığın iyileşmesi gibi düşünülebilir. Eğer migreniniz tedaviyle baskılanmışsa ve nadiren ortaya çıkıyorsa, hayatınızı özgürce yaşayabilirsiniz. Tamamen iyileşme olmasa bile, tam kontrol altına alınmış migren hedefimiz olmalıdır.
Migreni tetikleyen yiyecekler var mı?
Evet, bazı yiyecek ve içeceklerin migren ataklarını tetikleyebildiği bilinmektedir. Ancak bu tetikleyici gıdalar kişiden kişiye değişir. Migrenli bireylerin bir kısmı belirli besinleri tükettikten sonra baş ağrılarının başladığını fark etmişlerdir. En sık suçlanan yiyecek-içecekler şunlardır:
Çikolata: Özellikle kakao oranı yüksek bitter çikolata bazı kişilerde migreni tetikleyebilir. İçerdiği feniletilamin ve kafein benzeri maddelerin damarlar üzerinde etkisi olabileceği düşünülür.
Olgun peynirler: Eski kaşar, rokfor, brie, cheddar gibi bekletilmiş/fermente peynirler tiramin adlı maddeyi yüksek oranda içerir. Tiramin, migren tetikleyicisi olarak bilinir.
İşlenmiş et ve şarküteri ürünleri: Salam, sosis, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etler koruyucu olarak nitrit/nitrat içerir. Bu katkılar bazı hassas kişilerde baş ağrısını başlatabilir.
Monosodyum Glutamat (MSG): Çeşni verici olarak hazır çorbalarda, cipslerde, Çin yemeklerinde bulunabilen MSG, özellikle Asya restoranı sendromu diye bilinen baş ağrısı ve yüzde kızarma reaksiyonlarına neden olabilir. Migrenlilerde MSG tetikleyici olabilir.
Yapay tatlandırıcılar: Aspartam başta olmak üzere yapay şeker yerine geçen maddeler bazı kişilerde migreni tetikliyor. Diyet içecekler, light ürünler bu açıdan riskli olabilir.
Turunçgiller: Portakal, mandalina, greyfurt gibi narenciye meyveleri bazı migren hastalarınca tetikleyici olarak rapor edilmiştir. Neden tetikledikleri net olmasa da, içerdikleri belli aminoasitlerin rolü olabileceği düşünülüyor.
Kafeinli içecekler: Kafein ilginç bir şekilde hem tetikleyici hem de tedavi edici olabilir. Az miktarda kahve içmek migren ağrısını kesebilirken, aşırı kahve tüketimi veya her gün yüksek doz kafein alıp sonra aniden kesmek (kafein yoksunluğu) baş ağrısı yapabilir. Migren hastaları günde 1-2 fincan kahveden fazlasını tüketmemeye ve düzenli almaya dikkat etmeli.
Alkol: Özellikle kırmızı şarap ve bira, migreni olanlarda sık rapor edilen tetikleyicilerdir. Kırmızı şaraptaki tanenler ve bazı alkollerdeki histaminler sorumlu tutulur. Alkol genel olarak da vücutta su kaybına yol açıp damarlara etki ederek migreni tetikleyebilir.
Fermente gıdalar ve mayalı yiyecekler: Turşu, soya sosu, kefir, hatta ekşi mayalı ekmek gibi fermente ürünler tiramin ve benzeri bileşenler içerebilir, bazı hassas kişilerde atağı başlatabilir.
Kuruyemişler: Fındık, badem, yer fıstığı gibi kuruyemişler de bazı migrenlilerde tetikleyici olarak bildirilmiştir (içerdikleri tyramin veya sülfitler nedeniyle).
Soğuk gıdalar: Çok soğuk dondurma veya buzlu içecekler aniden tüketildiğinde “brain freeze” denilen kısa baş ağrısına yol açabilir, bu migreni olanlarda bazen gerçek atağa dönüşebilir.
Bu listeyi okuyan migren hastalarının hepsinde bu gıdalar sorun yaratmaz. Her migrenlinin tetikleyici gıdaları farklı olabilir. Bu nedenle en doğrusu, kendinizde yiyecek-içecek ve baş ağrısı ilişkisini gözlemlemenizdir. Eğer belirli bir yiyeceği tükettikten 6-12 saat içinde migreniniz tutuyorsa, o yiyeceği diyetinizden çıkarmayı deneyin. Migren diyetinde genel öneri, katkı maddesi içeren, çok işlem görmüş gıdalardan uzak durup taze ve doğal beslenmektir. Düzenli ve sağlıklı beslenme, migren ataklarının kontrolünde önemli bir destekleyici faktördür.
Migren atağı geldiğinde ne yapmalıyım?
Bir migren atağı anında yapabilecekleriniz, ağrınızı hafifletmeye ve atağın daha çabuk geçmesine yardımcı olabilir. Atağınızın geleceğini hissettiğiniz anda veya ilk belirtiler başladığında şu adımları uygulayabilirsiniz:
Sessiz ve loş bir ortama geçin: İlk fırsatta bulunduğunuz yeri mümkün olduğunca karartın veya ışıkları kapatın. Gürültüden uzak, sakin bir odaya geçin. Duyusal uyaranları azaltmak ağrının kötüleşmesini önleyecektir.
Uzanıp dinlenin veya uyumaya çalışın: Migren ataklarının dinlenmeyle hafiflediği bilinir. Eğer mümkünse yatağa uzanın ve gözlerinizi kapatın. Kısa bir uyku, özellikle aura dönemindeyseniz, atağın şiddetlenmesini engelleyebilir veya ağrıyı hafifletebilir.
Soğuk veya sıcak kompres uygulayın: Başınıza, özellikle ağrının yoğun olduğu bölgeye (şakak, alın veya enseye) bir soğuk kompres (buz torbası, soğutulmuş jel bant) koymak birçok kişide ağrıyı dindirebilir. Soğuk uygulama damarları büzüp iltihabi süreci yavaşlatarak etki eder. Bazı kişiler ise sıcak uygulamadan rahatlama hisseder (örn. enseye sıcak havlu). Kendi vücudunuza hangi uygulamanın iyi geldiğini deneyerek bulabilirsiniz.
Nazik bir masaj yapın: Parmak uçlarınızla şakaklarınıza, alnınıza ve ensenize hafifçe dairesel hareketlerle masaj yapmak gerginliği azaltabilir. Eğer yakınınızdaysa birinden boyun ve omuzlarınıza ovma şeklinde masaj yapmasını isteyin. Masaj, kasları gevşetip stresi azaltarak ağrı algısını düşürebilir.
Derin nefes ve gevşeme egzersizleri uygulayın: Atak sırasında artan kaygı ve ağrı ile baş etmek için sakin ve derin nefes alıp verme egzersizleri yapın. Burnunuzdan derin nefes alıp ağzınızdan yavaşça verin, bunu birkaç dakika tekrarlayın. Her nefeste alnınızdaki ağrının azaldığını hayal etmek gibi basit bir görselleştirme de işe yarayabilir.
Bir şeyler yiyin ve su için: Eğer bulantınız çok yoksa ve uzun süredir aç kaldıysanız, biraz atıştırmak iyi gelebilir. Kan şekerinizi yükseltmek ağrıyı hafifletebilir. Yoğurt, muz gibi kolay yenebilen gıdalar tercih edilebilir. Ayrıca bol su için; migren atağı sırasında hafif susuz kalmak bile ağrıyı kötüleştirebilir. Yudum yudum su içmek hem vücudunuzu rahatlatır hem bulantıyı bastırmaya yardımcı olur.
Zencefil çayı veya bitki çayları deneyin: Zencefil, doğal bir anti-inflamatuar ve antiemetiktir (bulantıyı giderir). Bir fincan taze zencefil çayı içmek hem bulantınızı yatıştırabilir hem de bazı çalışmalara göre migren ağrısını dindirmeye katkı sağlayabilir. Ihlamur veya papatya çayı gibi sakinleştirici bitki çayları da tercih edilebilir.
Kafeinli bir içecek (ama ölçülü) alın: Bir fincan kahve veya güçlü bir çay, migren atağının erken döneminde alındığında ağrıyı azaltabilir. Kafein, birçok migren ilacının da içinde bulunan ve etkisini artıran bir maddedir. Ancak dikkat: Eğer zaten günlük yüksek miktarda kafein alıyorsanız ekstra kahve ters etki yapabilir veya çok geç evrede içerseniz fayda etmeyebilir. Kafeini migren için bir ilaç gibi düşünün, ara sıra ve doğru zamanda alındığında faydalı olabilir.
Doktorunuzun verdiği ilacı erken alın: Yanınızda taşıdığınız migren ilacınızı (ağrı kesici, triptan vb.) hemen alın. Ne kadar erken o kadar iyi. Kusma başlamadan ilacı alabilirseniz midenizde kalır ve etkisini gösterir. Eğer kusma varsa ilacı fitil formunda kullanmayı düşünebilirsiniz veya kusma ilacı alıp ardından ağrı kesicinizi içebilirsiniz.
Kusma isteğiniz varsa isteğe direnmeyin: Bazı migrenli hastalar, kustuktan sonra belirgin rahatlama hisseder. Eğer çok bulantınız var ve kusacak gibiyseniz, temiz bir lavaboya yakın olun ve kusmanız gerekirse rahatça yapın. Kustuktan sonra ağrınızın bir nebze hafiflediğini görebilirsiniz çünkü vücut bazen bu yolla rahatlar.
Migren atağı sırasında yapabilecekleriniz konusunda kendi deneyimleriniz de önemlidir. Zamanla neyin size iyi geldiğini öğreneceksiniz. Kimi karanlık odada tek başına kalmak ister, kimi ılık bir duş almanın faydasını görür. Bu tür kişisel rahatlatıcı yöntemlerinizi keşfedin ve uygulayın. Eğer uyguladığınız yöntemlere rağmen ağrı dayanılmaz düzeydeyse veya 72 saati geçtiyse, tıbbi yardım almak üzere sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekebilir. Atak sırasında aldığınız önlemler ve doğru zamanda alınan ilaçlar çoğu kez migren atağını daha kolay atlatmanızı sağlar.
Migren zorlu bir deneyim olsa da, bilgi ve doğru stratejilerle yönetilebilir. Bu rehberde anlattığımız önlemler ve tedavilerle migreninizi kontrol altında tutabilir, hayatınızı migrene rağmen dolu dolu yaşamaya devam edebilirsiniz. Unutmayın, migren yaygın bir durumdur ve yalnız değilsiniz; gerektiğinde doktorunuzdan ve çevrenizden destek istemekten çekinmeyin.