Düğün Gelenekleri Değişiyor: Hangileri Unutulmaya Yüz Tutuyor?
Evlenip hayatlarını birleştirmek isteyen çiftler için en özel günlerden biri düğünleri... Bu yüzden tüm dünyada o büyük gün hem çiftler hem de aileleri aylar önceden hazırlıklara başlar. Düğün heyecanı yıllardır aynı olsa da bazı düğün gelenekleri unutulmaya yüz tutmaya başladı.
Unutulmaya Yüz Tutmuş Düğün Gelenekleri
Firmalara göre abartılan ve unutulmaya yüz tutmuş düğün gelenekleri arasında beyaz gelinlik giymek, çiçek atmak, jartiyer fırlatmak, düğünden önceki gece ayrı uyumak, gelinin nikahın kıyılacağı yere babası ile yürümesi ve birbiri ile uyumlu giyinen nedimeler yer alıyor. Ülkemizdeki gelenekler farklı olsa da durum pek farklı değil aslında. Pek çok düğün geleneği özellikle büyük şehirlerde yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
Beyaz Gelinlik Giyme Geleneği
Amerika’da olduğu gibi ülkemizde de yaygın düğün gelenekleri arasında gelinin beyaz giymek var. Günümüzün modern dünyasında beyaz gelinlik de eski çekiciliğini yitirmeye başladı. Beyaz gelinlik geleneği, yaklaşık iki yüzyıl önce, 1840'ta Prens Albert ile evlenen Kraliçe Victoria'nın düğününden sonra popüler hale geldi. Kraliçe Victoria’nın düğününden önce çoğu gelin, düğünlerinde renkli elbiseler giyiyordu. Beyaz giyen gelinler bunu zenginliğin sembolü olarak yapıyorlardı çünkü bu, elbiselerinin temizlenebileceğini gösteriyordu. Günümüzde beyaz gelinlikler hala tercih edilse de artık daha fazla gelin farklı renk gelinlikleri giymeye başladı.
Gelin Çiçeğini Atmak
Aslında gelin buketini atma geleneğinin 16. yüzyıla kadar dayandığına inanılır. O yıllarda düğünlerde gelinin yakın arkadaşları düğünün sonunda hatıra olsun ve şans getirsin diye gelini kovalar, gelinliğinden parçalar koparmaya çalışırlarmış ama zamanla gelinliklere zarar gelmesin diye gelin adayları, bekar arkadaşlarına çeşitli kumaş parçaları hazırlayıp onları atmaya başlamış. Bu gelenek yıllar içinde değişe değişe gelinin buketini atmasına evrilmiş. Kurdele yutma da bunun başka bir versiyonudur. Çiçek atma geleneğinin bir benzeri de gelinin ayakkabısının altına bekar kızların isminin yazılmasıdır. Ayakkabının altından ilk silinen ismin evleneceğine inanılır.
Çeyiz Serme Geleneği
O zamanlar aileler kız çocuklarının doğumundan itibaren çeyiz hazırlamaya başlar, naftalin kokulu sandıklarda evlenene kadar özenle saklanırdı. Kenarları oyalı havlular, danteller, işlemeli yatak örtüleri, nevresim takımları, kanaviçe takımları kızlar evlenme çağına gelene kadar yavaş yavaş yapılırdı. Evlenecek kızın düğününden 10-15 gün önce sandıkta biriken tüm çeyizi yaşayacakları evin bir odasında sergilenir, eş, dost ve akrabaları tarafından sanki bir müze gibi ziyarete açılırdı. Gelinin çeyizi ne kadar çoksa o kadar çok övgü alırdı.
Bohça Göndermek
Damat gelinin gelin ise damadın tüm aile üyelerine hediye alır ve bohçalar hazırlanır. Belirlenen bir günde aileler buluşur ve bohçalar teslim edilir. Son yıllarda çok sık rastlanan bir gelenek olmasa da Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hala sürdürülen bir gelenektir.
Çelenk Göndermek
Önceden düğünlerde boy boy çelenkler olurdu. Düğün törenleri için özel hazırlanan bu çelenkler, özellikle düğene katılamayanlar tarafından gönderilir bir de üstüne çektikleri telgraflar okunurdu. Şimdilerde ise bu çelenklerin yerini daha küçük ve gösterişli çiçekler aldı.
Kına Gecesi
Otellerde, eğlence mekanlarında hem kadın hem de erkeklerin katıldığı partilere dönüşen bu gecelerde yine de gelini ağlatmaya çalışma geleneği sürdürülüyor. Günümüzde ise kına geceler daha modern bir hal aldı ve yerini bekarlığa veda partilerine bıraktı.
Gelin Hamamı
O gün için kayınvalide gelinine hamam takımı hazırlar. Hamam bohçası içinde hamam tası, havlu, peştamal, terlik, sabun ve kese gibi hamam malzemeleri olur. Ayrıca gelenlere de ikram da bulunulur. Önceki amacı gelini bir güzel incelemek olan bu gelenek günümüzde eğlence amaçlı yapılmaya devam ediyor.