Özellikle 2000 yılı öncesinde inşa edilen binaların birçoğu, depreme karşı dayanıklılığını kaybetmiş durumda. Bunun en büyük nedenlerinden biri ise binalarda korozyon oluşması. Çelik donatılarının paslanmasıyla ortaya çıkan bu sorun, yapıların taşıyıcı sistemlerini zayıflatarak büyük tehlike yaratıyor.
Korozyon Nedir ve Nasıl Oluşur?
Korozyon, betonarme yapılardaki çelik donatıların oksijenle temas ederek paslanması sonucunda meydana gelir. Paslanan çelik zamanla dayanıklılığını yitirir ve bu da binanın taşıma kapasitesinde önemli kayıplara yol açar. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Gençoğlu, korozyonun çevre etkileriyle zaman içinde geliştiğini belirtiyor. Çelik donatının paslanmasıyla betonun üzerindeki kabuk kısmında çatlaklar oluşur ve bu çatlaklar donatıyı tamamen açığa çıkararak hasarı büyütür.
Korozyonun Oluşum Süreci
Korozyon, genellikle 5-6 yıl gibi bir süreçte etkisini göstermeye başlar. Ancak yapının çevresel faktörlere maruz kalması, bu süreci hızlandırabilir. Su ve nem, korozyonun en büyük tetikleyicilerinden biridir. Özellikle izolasyonu yetersiz binalarda nem, betonun içindeki çeliğe nüfuz eder ve oksitlenmeye yol açar.
Korozyonun Binalardaki Etkileri
Korozyonun binalar üzerindeki en büyük etkisi, taşıyıcı elemanların dayanıklılığını yitirmesidir. İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Sinan Cansız, korozyonun etkileriyle demir çaplarının her yıl 0,25 milimetreye kadar azaldığını ve bunun 5 yıl içinde taşıma gücünde yüzde 50’ye varan kayıplara yol açtığını belirtiyor. Bu süreçte beton kalitesi yüksek olsa bile, çatlaklardan sızan oksijen donatıyı etkileyerek korozyonu tetikler.
Binalarda Korozyonun Belirtileri
Korozyona uğramış binalarda, genellikle şu belirtiler gözlemlenir:
Kolon ve kirişlerde boyuna çatlaklar.
Kabuk betonun parçalanması.
Yapıya vurulduğunda tok bir ses çıkması.
Bu belirtiler, yapıda korozyonun ciddi boyutlara ulaştığını gösterir.
Su ve Nem İzolasyonu Neden Önemlidir?
Prof. Dr. Mustafa Gençoğlu, binaların suya ve neme karşı korunmasının hayati önem taşıdığını ifade ediyor. Bodrum katlarında havalandırmanın yetersiz olması ve izolasyon eksiklikleri, korozyonu hızlandıran başlıca nedenler arasında. Gençoğlu, bu sorunun üstesinden gelmek için yapıların çevresel izolasyonunun dikkatle yapılması gerektiğini belirtiyor.
Eski Yapılar Daha Riskli
İstanbul’da 2000 yılı öncesinde yapılan binaların büyük bir kısmında korozyon tespit edilmiş durumda. Dr. Sinan Cansız, eski yapıların yüzde 50’sinde korozyon görüldüğünü, yeni yapılarda ise bu oranın yüzde 20’ye düştüğünü ifade ediyor. Ancak korozyonun yeni yapılarda başlaması durumunda, bu yapıların ömrü 30-40 yıla kadar düşebiliyor.
Korozyonun Tamiratı Nasıl Yapılır?
Korozyonlu bölgelerin tamiratı, uzmanlık gerektiren bir süreçtir. Dr. Hakan Koman, tamirat sırasında öncelikle donatının bulunduğu bölgenin dikkatlice temizlenmesi gerektiğini belirtiyor. Paslanan donatılar uygun kimyasallarla temizlendikten sonra, yüksek dayanımlı harçlarla yeniden kaplama yapılmalıdır. Ayrıca, korozyonlu elemanların güçlendirilmesi sırasında eski donatılar temizlenmeden yeni donatılar eklenirse, bu yeni elemanlar da korozyona uğrayabilir.
Korozyona Karşı Alınacak Önlemler
Binaları korozyondan korumanın en etkili yolu, yapıların su ile temasını kesmektir. Bunun yanı sıra:
Beton kalitesinin C25-C30 standartlarında olması.
Yapısal çatlakların onarılması.
Çevresel izolasyonun eksiksiz yapılması.
gibi önlemler alınarak korozyonun önüne geçilebilir.
İstanbul’daki Korozyon Tehlikesi
Özellikle deprem beklentisi olan bölgelerde, korozyonun neden olduğu yapısal zayıflıklar büyük bir risk oluşturuyor. İstanbul’da yapılan incelemeler, eski yapılardaki korozyonun yaygınlığını gözler önüne seriyor. Bu nedenle, yapı stokunun hızla yenilenmesi ve korozyon önleyici tedbirlerin alınması bir zorunluluk haline geliyor.