Williams’ın cesedi, 18 Aralık 1966’da San Francisco yakınlarındaki Tiburon’da bir avcı tarafından keşfedildi. Yetkililer, Williams’ın öldüğünde 45 ila 60 yaşlarında olduğunu tahmin ediyordu. Cesedin bulunduğu sırada üzerinde kırmızı bir elbise ve kirli beyaz bir trençkot vardı. Kadının boyunun 157 cm, kilosunun ise 47 kg olduğu belirtildi.
Euronews'te yer alan habere göre; Othram adlı adli genetik soybilim şirketi, uzun yıllar boyunca kimliği tespit edilemeyen Williams’ı DNA profillemesi ve şecere araştırmalarıyla akrabalarıyla ilişkilendirerek tanımlamayı başardı. Williams’ın aslında Avustralya’nın Tazmanya bölgesinden olduğu ve evlilik adıyla Dorothy Jean Vaillancourt olarak bilindiği ortaya çıktı.
Yetkililer, kadının ölüm tarihinin cesedinin bulunduğu tarihten yaklaşık üç ay öncesine dayandığını ve bu süre içinde cesedin kötü bir şekilde çürümüş olduğunu belirledi. Ayrıca, ceset bulunmadan üç ay önce Williams’ın bir itfaiye istasyonunda görüldüğü, ulaşım için parası olmadığını ve geceyi orada geçirmek istediğini söylediği öğrenildi.

Williams’ın kimliği daha önce birçok kez tespit edilmeye çalışılsa da her seferinde başarısız olundu. Ceset, Ulusal Kayıp ve Kimliği Tespit Edilemeyen Kişiler Sistemine (NamUs) UP12018 olarak kaydedilmişti.
Othram’ın baş geliştirme sorumlusu Kristen Mittelman, “Bir vakanın ne kadar eski olduğu ya da geçmişte umutsuz olup olmadığı önemli değil, bugün burada işe yarayan bir teknoloji var ve bu vakada olduğu gibi pek çok aileye cevap verebiliyor.” açıklamasını yaptı.
Genetik şecere araştırmaları, özellikle 2018 yılında Golden State Katili olarak bilinen Joseph DeAngelo’nun kimliğinin ortaya çıkarılmasında kullanılmasının ardından büyük bir ilgi görmüştü. Williams davası da bu yöntem sayesinde çözülen faili meçhul dosyalar arasında yer aldı.