MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM grubunun elini sıkması ve daha sonra da Öcalan’a beklenmedik şekilde bir çağrı yapmasıyla anladık ki, bu konuda bir süreç başlamış ve bunu kamuoyuna duyurmak da kendisine kalmıştı.
Bahçeli’nin yüksek perdeden Öcalan’a seslenişinde, koşulsuz şartsız silah bırakma ve örgütü feshetme mesajı vardı.
En azından görünürde öyle de oldu.
Yani Öcalan, PKK’ya hitaben, “Bütün gruplar silah bıraksın ve artık anlamı kalmayan PKK’yı kongre toplayarak fesh edin” dedi. Öcalan bunları tarafları memnun edecek gerekçelerle dile getirmiş bulunuyor.
PKK’nın doğuşundaki şartların artık bugün geçerli olmadığını, soğuk savaş ve reel sosyalizmin etkisiyle kurulan silahlı örgütün, bugünkü koşullarda gerekli olmadığını söylüyor.
Bu metinde çok önemli ve özlü analizler bulunuyor doğrusu. Çağın ve koşulların cesur bir analizine ek olarak, bütün tarafları memnun edecek mesajlar da dikkat çekmekte.
Kandil’e yönelik mesajda, “Haklıydınız ve yenilmediniz.
Kongre toplayın ve kendi iradenizle fesh edin.
Bu kaybetmek değil ve hatta kazanmaktır.” Çünkü artık demokratik ortamda siyaset yapılıyor zaten.
Ve Suriye’de adı PKK olmasa da etkili silahlı örgüt var.
Türk kamuoyuna yönelik mesaj ise, oldukça radikal sözlerden oluşuyor. “Ne ayrı devlet ne federasyon ne de özerklik talebimiz var.
Birlikte demokratik uzlaşı içinde yaşayacağız.” Bölünme ve ayrılıkçılık kaygılarına hitap ediyor belli ölçüde. İktidarın da kullanabileceği diğer önemli bir cümle, Cumhuriyet’in tekçi anlayışı yüzünden bu çatışma gerekli olmuştur ama artık gerekli değil.
Bir nevi Cumhuriyet ile hesaplaşmaktan vazgeçmeyen AKP’ye de bir ortak buluşma noktası öneriyor.
Metne bütün olarak baktığımızda, legal siyaset yapan DEM ve öncüllerine göre çok daha yumuşak bazı siyasi mesajlar çıkıyor ortaya.
Peki, ama olay bundan mı ibaret?
PKK silah bırakacak ve kendini fesh edecek.
Bunun için Bahçeli’nin çıkışını neden bekledi ki Öcalan?
Devlet yetkililerine bunu çok daha önce söyleyebilirdi.
Eğer tek taraflı bir irade beyanı olsaydı.
Burada birçok olayın ve gelişmenin bir araya gelmesi ile karşılıklı görüşme ve pazarlıklar yapıldı belli ki. Öcalan’ın durup dururken bunları açıklama ihtiyacı duyduğunu düşünen yoktur herhalde. Çağrı metninde yüzeysel geçilen boyut, yeni dönemde hukuksal ve siyasi düzenlemeler yapılması beklentisi.
Bu neleri içermektedir, görüşmeleri yapanlar biliyor ama biz bilmiyoruz.
Bu görüşmelerdeki pazarlık konularını zaman içinde görebileceğiz.
PKK’lılara af var mı bunun içinde?
Veya Anayasa’da bazı değişiklikler olabilir mi?
Türk vatandaşı kavramı ve anadilde eğitim… Öcalan ile hükümetin yaptığı görüşme ve pazarlıklara en fazla tepki verecek kesim milliyetçiler idi.
Dolayısıyla bu işin alenileşmesi işini Bahçeli’nin üstlenmesi de bu anlamda manidar. Çünkü Bahçeli bunlara sahip çıkınca milliyetçi seçmenlerin kayda değer bir bölümü bunu “Devletin Bekası” için yapıldığına ikna olacaktır.
Yoksa kısa bir süre öncesine kadar DEM’in kapatılması ve bu parti milletvekillerinin maaşlarına el konması gerektiğini söyleyen bir siyasetçi, ne diye birdenbire bunları yapsın ki.
Demek ki ona düşen görev buydu.
Erdoğan bu konuda açık risk almadığı gibi, halen de sessizliğini koruyor.
Ancak Onun bu süreçten beklediği en önemli sonuçlardan birinin siyasi istikballe ilgili olduğunu da hesaba katmak lazım.
Bunun izlerini önümüzdeki gelişmelerde göreceğiz ama DEM’li seçmen ile CHP arasındaki yakınlık ve ittifak olanaklarını azaltmak Erdoğan’ın en önemli beklentilerinden biri olsa gerek.
Kent uzlaşısı bu süreç içinde zayıflar mı?
Bununla ilişkili olarak erken seçime kendisi açısından uygun şartlarda girmek için, erken seçim tarihine DEM’in mecliste onay vermesi ile 360 sayısı da sorun olmaktan çıkacaktır.
Sonuç olarak kamuoyu ile paylaşılan metin, silah bırakmayı önermesi bakımından çok değerlidir.
Onun ötesinde yer alan dipnot ve ekleri bilmiyoruz.
Onları da zamanla ortaya çıkan siyasi gelişmelerden göreceğiz.